Copycat

Nasıl diyorlar bilmiyorum, nasıl derim hiç bilemiyorum!? Bilemediğim için kızıyorum kendime, söyleyemediğim için ise atlamak istiyorum merdiven boşluğuna. Söylüyorum aslında, biraz değişiğini. Yo, yo çok değişiğini. Yalanımı söylüyorum, söyledim, söyleyeceğim… Bir yalandan sonra gerisi geliyor. Açığa vurmamak için diğerini, bir tane daha! Kendine söz veriyorsun sonra bu son olacaktı diye fakat bir tane daha bekliyor kapıda.

Seni seviyorum diye hiç bağırmadım bir tepeden vadiye doğru. Tepe oldum, tepedeki ağaç oldum, tepedeki ağacın üstünde otururken elmaları yiyen çocuk oldum, ama hiçbirinde bağıramadım sesimin yankısını dinlemek için vadiye. İçimdeki vadinin sesleri bu yüzden hiç susmaz, bilemezsin bunun ne demek olduğunu, bilmeni de istemem, ayrıca beklemem de bilmeni. Senin bezoarın diyapazon görevi görüyor mu yoksa? Hiç sanmıyorum, yediğin saclar şişiriyor onun karnını, kenara çekilip uyuyor o da. Oysa benim içimdeki vadi bomboş. Dolmaz da. Adı üstünde vadi bu! Dolsa vadi olmaz. Sadece bağırdıklarımı, ses tellerimi kullanarak havaya, sonsuzluğa bırakabilirim. Belki bakarsın uzaylı -ama mor saçlı olanından- nesta bulur beni! Kim bilir???

Yeni bir yolculuğa çıktım. Yakın zamana rastlar bunun başlangıcı. Yeni birini keşfetmek için gidiyorum, umarım izin verir de çözerim onu. “Let me copy you!” desem, anlasa beni??? Çok mu şey istiyorum? Hayır, hayır çok olamaz. Neden onu anlamak istiyorum, vadisi var mı diye bakmak? Hic olmadi bir vadide duruyor mu, görmek? Bağırsam sesim gider mi ta oralara? Bilmiyorum, bilmediğim için de bazen şimşek olmak istiyorum ama bazen, her zaman değil. Önce çakmak, kendi parıltımı göstermek, sonra da sesimi duyurmak. Parıltıma aşık olanlar, sesimi duyunca korkarlar belki, ve gece sıcacık yatağında uykusundan uyandırdığım o kız uyuyamasın bir daha beni düşünmekten! Korksa bile, korkarak ansa bile adımı, beni düşünsün sabahlara kadar. Yağmur olup yağma isteğim de tam bu düşüncelerim üzerine gelir. Yağmur kadınları, mor yapraklı turuncu ağacın altında bekleyen yağmur kadınları ıslansın benimle, şemsiyeleri yok biliyorum!!! Hepsinin ıslanmasını istiyorum ki bir daha hiç unutmasınlar beni.

Anlamışsındır artık. Ben sana değil, herkese aşığım. Ben seni değil, aşık olmayı seviyorum. Bırak kopyalayayım aşkı, sonsuz kalbime…

I Robot

Bazı şeylerin kıymetini kaybedince anlıyor insan. Ona sahipken hiç farkında olmuyoruz aslında onun bizim için ne kadar önemli olduğunu. Yitirmeye başladıkça, daha bir önemsiyoruz, elimizden uçup gitmesine izin vermek istemiyoruz. İstemiyoruz…

İstemiyoruz da gidiyo ya. Resmen param yok lan! Para bildiğin uçup gitti, bitti, yok oldu. Hayır nereye gitti ne oldu anlamadım da. Fakir oldum. Çulsuz oldum. Hazır Ramazan’da geliyor iken, blog sayesinde bir sadaka toplayayım dedim. Para verin bana! Girişi de öyle bir yaptım ki parayı anlatsım gelmedi sonradan. Sanki bir insanı anlatacakmışım gibi düşündüm. Ana konudan sapıyordum az kalsın. Ah be para…

Ya o değil de hakkaten duygusuz oldum ben, hissiz oldum. Robot gibi oldum. Ne yapıcağımı bilemez oldum. Morla gel de bi toparlanıyım artık ya!!

Edebi Bir Değeri Yok Ama Nostaljik

«sneyl» says:
şopar olcam ben
«sneyl» says:
tekirdağa gitcem
«sneyl» says:
ismail yk da olabilirim
«sneyl» says:
karar veremedim
Nob Boggy-Hillocks says:
:D:D
Nob Boggy-Hillocks says:
şopar olalım
Nob Boggy-Hillocks says:
bende var zaten biraz
Nob Boggy-Hillocks says:
buralarda çok bizim
Nob Boggy-Hillocks says:
:D:D
«sneyl» says:
olur bana uyar
«sneyl» says:
yoksa uygur kardeşler mi olsam
«sneyl» says:
ama biri daha lazım
«sneyl» says:
aykut kardeşim olur musun
«sneyl» says:
ya da gelinim olur musun
«sneyl» says:
bbg
Nob Boggy-Hillocks says:
olrurum kardeşim
«sneyl» says:
öykü serter
«sneyl» says:
doğa bey
«sneyl» says:
rutkay aziz
Nob Boggy-Hillocks says:
köpek ısırırı
«sneyl» says:
evet o da olmaz
«sneyl» says:
işte çok alternatif var arasından seçicem
Morla The Ancient One says:
aykut, rutkay aziz? zor be
Morla The Ancient One says:
bence çok kastın 😀
«sneyl» says:
tam olarak neyi kastettiğimi bilemedim
«sneyl» says:
eskiden ne güzel kasetler olurdu takar dinlerdik
Nob Boggy-Hillocks says:
hey gidi günler
«sneyl» says:
neşeli günler
«sneyl» says:
emel sayın vardı mavi mavi
Nob Boggy-Hillocks says:
ibrahim tatlısses vardı
Morla The Ancient One says:
kasede kurşun kalem takar sallardık
Morla The Ancient One says:
ileri geri
Nob Boggy-Hillocks says:
mavi amvi masmabi
«sneyl» says:
heyt ya off
Nob Boggy-Hillocks says:
gözleri boncuk mavii
Morla The Ancient One says:
o zaman pil pahalıydı
«sneyl» says:
pahalıydı
«sneyl» says:
duracelli olanlara kocaman gözlerle bakılırdı
«sneyl» says:
şimdi şarjlı piller piyasayı kapladı
«sneyl» says:
eskiden kitap defter de kaplardık
«sneyl» says:
kaplamayanlara kocaman gözlerle bakardık
Nob Boggy-Hillocks says:
kaplık olmazdı
Nob Boggy-Hillocks says:
gazete ile kapaklrdım,
Nob Boggy-Hillocks says:
fakidik biz
«sneyl» says:
geçmiş zaman kullanman hataydı
Morla The Ancient One says:
madı fakidik biz
«sneyl» says:
yoncimik vardı bi de
«sneyl» says:
8:15 vapurunda onu görmüştü karşısında
«sneyl» says:
sonra haber alınamadı
«sneyl» says:
acaba vapur dediği titanic miydi
«sneyl» says:
gerçi titanic 2 kere battı ama olsun
«sneyl» says:
film sektörü işte hep yeniden uyarlanır
«sneyl» says:
eskiden yazlık sinemalar olurdu
«sneyl» says:
ben hiç görmedim ama keşke olsa hala heryerde
Morla The Ancient One says:
ben gitmiştim
Morla The Ancient One says:
stadyumda daha doğrusu sahada
Nob Boggy-Hillocks says:
evet
Morla The Ancient One says:
kurmuşlardı
Morla The Ancient One says:
izmirde
Morla The Ancient One says:
süperdi
Nob Boggy-Hillocks says:
çekirdek alır giderdik
«sneyl» says:
valla ya çok güzel olurdu
Nob Boggy-Hillocks says:
renk yoktu filmlerde
Nob Boggy-Hillocks says:
,sesler uyuşmazdı ama
Nob Boggy-Hillocks says:
hep aglardık
«sneyl» says:
çok duygusaldık biz eskiden
«sneyl» says:
herşey bozuldu
Nob Boggy-Hillocks says:
heyy heyyy
«sneyl» says:
heyy heyyy
Nob Boggy-Hillocks says:
zeki müren
Nob Boggy-Hillocks says:
ayhan ışık
Nob Boggy-Hillocks says:
sadri alışık
«sneyl» says:
çok derin düşünceler daldım
Nob Boggy-Hillocks says:
efkarlandım
«sneyl» says:
geçmişe daldık
«sneyl» says:
artık geleceğe dönsek
«sneyl» says:
marti
Nob Boggy-Hillocks says:
:D:D:
«sneyl» says:
hiç bi zaman saatte 88mile ulaşamicaz ama
«sneyl» says:
hep bugünü yaşicaz
Morla The Ancient One says:
ben yarın ölücem
Nob Boggy-Hillocks says:
hep bugünü
Morla The Ancient One says:
o zaman hiç ölmicem
«sneyl» says:
evet
«sneyl» says:
ama ayrıyız lan
«sneyl» says:
keşke hepimiz aynı yerde olsak
«sneyl» says:
hep bugünü yaşamayalım çekilmez
Nob Boggy-Hillocks says:
hakkaten
Nob Boggy-Hillocks says:
biraz ilerleyelim
Nob Boggy-Hillocks says:
ondan sonra
Nob Boggy-Hillocks says:
hep o günü yaşarız
«sneyl» says:
tamam anlaştık o zaman
Morla The Ancient One says:
tamam anlaştık
Morla The Ancient One says:
az ilerleyelim ama
«sneyl» says:
evet ben bi telefon falan alıyım
«sneyl» says:
canım ne güzel olur ya
«sneyl» says:
yatıyoruz kalkıyoruz yine aynı gün
«sneyl» says:
sanki böyle bi film varmış gibi geldi bana
Nob Boggy-Hillocks says:
😀
«sneyl» says:
50 first dates olsa gerek
Nob Boggy-Hillocks says:
50 firdt dates var
Nob Boggy-Hillocks says:
biraz çagrıştırıo
Nob Boggy-Hillocks says:
:D:D
Nob Boggy-Hillocks says:
aa
Nob Boggy-Hillocks says:
:D:D
«sneyl» says:
bi fırt çek aykut
Nob Boggy-Hillocks says:
farkettim
«sneyl» says:
farketmek bile erdemdir
«sneyl» says:
keşke adımız erdem olsa
«sneyl» says:
ama o zaman da herkes biz gibi olurdu
Nob Boggy-Hillocks says:
:D:D
sneyl» says:
evet ben bunu bloga koyucam
Nob Boggy-Hillocks says:
koy
«sneyl» says:
fikirleriniz neler
«sneyl» says:
çağrı?
Morla The Ancient One says:
koy
«sneyl» says:
gerçekten mi
Morla The Ancient One says:
edebi bir değeri yok ama nostaljik
Morla The Ancient One says:
😀
«sneyl» says:
😀
Nob Boggy-Hillocks says:
bende edebi degerinden çok
«sneyl» says:
başlık da o olabilir 😀
Nob Boggy-Hillocks says:
manevi bi agırlık var üzerinde
«sneyl» says:
edebi bir değeri yok ama nostaljik
Nob Boggy-Hillocks says:
herkes anlamasada
Nob Boggy-Hillocks says:
bizim için çok şey ifade ediecek
«sneyl» says:
e koyim madem
«sneyl» says:
anı olsun
Nob Boggy-Hillocks says:
anı olsun
Morla The Ancient One says:
anı olsun

Turşu Suyumla Mutluyum !?

Bütün gün hiçbir şey yapmadan oturdum. İzlemekten başka hiçbir şey demeliyim. İnsanları gözlemledim ben bugün. Yakın çevremdeki insanları ve ne kadar garibim bunu farkettim. Kalabalığın içinde ben olabiliyordum, herkesleyken kimsesiz ben olmak diye düşündüm sonra. İyi de bunu herkes yapabilir dedi bana dış sesim. Hayır, hayır herkes yapamaz bunu. Sadece iyi çocuklar ve alkolikler. Ya da alkolikler demeyelim de ayık olmayanlar diyelim. Şarap içtim ben bütün gece. Düşündüm. Neden böyle diye. Düşündüm. Bir sonuca varamadım. Bir kaç nöronu daha birbirine bağlasın diye 3. şişeyi açtım. Onu da bitirdim. Nöronlarımda bağlanacak uç kalmamıştı. Ben artık evrenin bir parçasıydım. Geleceğimi, geçmişimi görüyordum. Aynı anda hem bendim hem ben olacaktım. Improbable.

Turşu suyu. Şimdi elimde turşu suyum. Ben şimdiyim. En son alkol damlası boğazımdan geçeli 3 saat olmuş. Turşu suyu da iyice susamak için. Ayrıca tadını seviyorum. Your taste’s like strawberry diyemem ama turşu suyuna çünkü o kate değil. Çünkü o sen değil. Ben senin tadını bilemiyorum. Ben seni sevmeye çabalıyorum. Çabalar, alkol ve turşu suyu. Az sonra da şalgam suyu içerim cila olur. Renkli bir mideden iyisi yoktur zaten. Midesinde kelebekler uçuşan biri aynı zamanda renkli mideye sahipse tadından yenmez. Tadından yiyemiyorum. Senin olamıyorum. Üzülüyorum. Turşu suyumla mutluydum. O da bitecek. Ayni sen gibi. Tükeneceğiz demiş Sezen Aksu. Tükendik. Turşu suyum bitti. Daha çok üzüldüm. Seni sevdim. Seni Seviyorum. Seni seveceğim. Kahretsin N.E.S.T.A, seni seveceğim!

Muse – Unintended eşliğinde yeniden okunmasi şart olan bir yazıdır. Hatta 2. okuma bittikten sonra bir de, şarkı, sözlerine iyice odaklanarak yeniden dinlenmelidir. Bilekler enine değil, boyuna kesilmelidir. “mtao”

Possibilities

dedi ki; 

Sadece gülme bana, bırak, bırak seni kelimelerinle sevmeye devam edeyim.
Bırak harflerini okurken kendimden geçeyim.
Bırak beni…
Ben, ben…
Ben sensiz neyleyim…

ignorance is bliss

Tatil ’07 – SBM (Sebamed)

Beni ben yapan bir tatil diyebilirim bu tatil için. Efem Keskin… Kızgın kumları, serin suları, mükemmel odaları, temiz çeşme suları, muhteşem animasyonları(!)…

Evet ilk paragrafın ilk cümlesini bir kenara bırakırsak yalan bir giriş oldu. Zaten benim beklentim de bunlar değildi. Burak ve Miraç’la birlikte mükemmel bir tatil olacağını daha gitmeden tahmin edebiliyordum zaten, nitekim öyle de oldu. Gerçi tatili Burak yaptı ama olsun. =)

 

Eğlenebileceğimizin maksimumunu yaşadık ve gayet memnun döndük Ankara’ya. Bu tatilde Miraç gibi bir dostu kazandım ya o bana yeter zaten =) Ne demişler canım; “Arkadaşını tatilde öğreneceksin.” Ahh ahh geyiğin dibine vurmuşuz da haberimiz yok…
Yazımı sonlandırırken tüm tatil arkadaşlarına selam ederim…=p Eğlenmedik mi? Eğlendik… Töyt!

Derinliklerimde…

http://media.imeem.com/m/RJ1Q3wGuGJ/aus=false/

Muse – Blackout dinlerken okunması tavsiye edilir.

Aşkınız için ne yaptınız? Ya da şöyle söyleyeyim. Yapabileceğiniz her şeyi yaptınız mı?
Eğer evet yaptım diyorsanız –ki ben evet yaptım diyorum-ve hâlâ memnun olmadığınız bir durumla karşı karşıyaysanız, sakın üzülmeyin. –ki evet ben üzülüyorum- 

((belki yazımı tamamladıktan sonra bu düşüncemin tersine de çıkabilirim))

“Evet, bu yazı aslında tamamen rahatlama amaçlı bir yazıdır. Nedeni ise, bu geceki hissettiklerim. Hislerimi açık açık söylememe gerek yok, rahatlamak için kelimelerimi kullanıyorum. Onlar da ister istemez kendini ele verecektir zaten. Onlar benim kelimelerim çünkü…”

Yapabileceklerinizi yaptıktan sonra bile o hâlâ gitmeyi kafasına koymuşsa, arkasından el sallamaktan başka yapabilceğimiz bir şey kalmamıştır. Böylece aşk için yapabileceğimiz son şeyi de yapar, arkasından el sallarız, hiç istemememize rağmen. Çünkü, biz her şeyi, evet her şeyi yapmışızdır. O ise sürekli bahaneler bulmaktadır ve yaptıklarımızdan hiçbir zaman memnun olmamıştır. Kendince eksik olan şeyleri bulmuş ve bunun üzerine gitmiştir. Oysa ki biz her şeyi yapmışızdır onun için, üzülmüş, ağlamış, sevmiş, deli gibi aşık olmuş, şarkılar söylemiş, hikayeler yazmışızdır. Olmadık zamanda olmadık sürprizler yapmışızdır. Ama onun istediği bu olmamıştır. O, hep başka şeyleri arzulamıştır. Biz aşkımızı doya doya yaşıyorken, o hep kendince sebepler bulup acı çekmiştir.

Her ne olursa olsun insan düşündüklerini pratiğe dökemiyor. Kafanda tamam bu sefer şöyle yapacağım desen de, bir şey çıkıveriyor hiç beklemediğin bir anda. –bu gece olduğu gibi- İşte insan hazırlıklı olamıyor her seferinde. Çünkü, kendini hazırlıyorsun, neye odaklanacaksan ona odaklanıyorsun, pat diye seni dürtüyorlar. Hey bak ben burdayım diyorlar. 38 gündür sesini duymadığın birinin sesini dinletiyorlar arkadan arkadan. İnanmak istemesen de o ses gerçek. Dilin tutuluyor, beynin duruyor tabi o an. Ne yapacağını bilemiyorsun. Ağzından çıkan kelimeleri kontrol edemiyorsun. O kelimelerin sahibinin o olduğunu bilsen de, kontrolü elinde tutmak istiyorsun. Tüm bunlara rağmen kelimeler ağzından kontrolsüzce çıkıyor. Hepsi kalbinden geliyor. Kalbinin sahibi de zaten kelimelerin sahibi. Anlayacağınız, insan çok karmaşık oluveriyor.

“Geçenlerde bir hikaye yazdım, ama bloga koymadım. Öyle bilgisayara da yazmadım, kağıtta. Eskiden birbirimize yazdığımız gibi. Sanki kağıdı ortadan ikiye katlayıp ona verecekmişim gibi yazdım. Yanıbaşımdaymış gibi yazdım. Biliyorum ki hep kalbimde çünkü. Ruhumda… Yazmazsam öleceğim çünkü. Tabi bundan onun haberi yok. Aslında olabilir de, çünkü yazdığım şey hâlâ burada. Kalbim de burada. Benim kalbim zaten onda. O zaman yazdığım şey de ona yakında bir yerlerde…. Evet, aşk böyle bir şey işte…”

ve kederin basamaklarında bırakıyorlardı uçarılıklarını,
hiç biri zamana meydan okumadı,
çabasız haykırışları duymadı bu kez saat,
onlar için son kez vurdu…

Neden Sen?

Neden mi sana yazıyorum?
Neden sadece sana yazdığımı sorma.
Neden yalnızca senin için yazdığımı…

Birçok sebebi var bunun.
Sen benim için aşkı var ediyorsun.
Çünkü, sen varsın.
Çünkü, sen benden önce de vardın.
Bu yüzden varsın zaten.
Sen benden sonra da var olacaksın.
Sen var olduğun sürece aşk da var olacak.

Sen benim kelimelerimdesin.
Her kelimemsin.
Daha dikkatli oku önce okuduklarını.
Çünkü, sen her kelimedesin.
Seni aklıma kazıyışım bundandır.

Sen aşksın.
Aşkın kendisisin.
Nefes aldığım havasın.
Aynı zamanda beni nefessiz bırakabilen.
Senden vazgeçemeyişim bundandır.

Neden mi sana yazıyorum?
Bir an için dur ve düşün.
Sen benim ruhumsun.
Sana yazmamak, ölümümdür.

Carvel’e…

Warning Sign


“Seni özlüyorum..
Ne dersen de, istersen hiçbir şey deme ama yanlış anlama.
Ben sadece seni çok özlüyorum…”
Hiçbir şey dememe hakkını kullandın sadece. Bir cevap beklerdi yürek. Özlemini dindirirdi cevaplar. Daha da yaktı canını, neden böyle yaptım diye.

Özlüyorum…
Keşke özlenmese.
Ama elde değil tüm bunlar.
Engel olunabilse keşke.
Gidiyorum dendiğinde gidilmeseydi, her aramak istendiğinde ısrarla aransaydı…
Bir köşede sessizce gidişini izlemek…
Ve sadece özlemek…

Ve sen, hiçbir şey dememe hakkını kullandın…
Hiçbir şey demeden yaşamaya devam ettin..
Oysa bir cevap beklerdi yürek…

Seni özlüyorum, sen ne dersen de….

Evde Nargile Keyfi

Stajımız bittikten sonra, Morla’nın gelmesiyle dağıtmaya başladık. Daha ilk günden nargile yapmaya çalıştık. Evde bir nargile var bana ait olmayan, aslında hep arkadaşımla içerdik ama ilk defa kendim yapmaya çalıştım ama beceremedim. Tütünü yakacaz derken beynimizi yaktık. Duman çıkaracaz diye içimize çeke çeke ciğerlerde katran depoladık. Tabi ondan sonra başa vurdu bu acı. Gerçi Morla’ya bişey olmadı. En sonunda nargile sahibini de davet ederek adam akıllı bir nargile yapmasını rica ettik kendisinden. Nitekim kırmadı bizi gelip yaptı da. En sonunda dehşet tüten bir nargilemiz oldu. (bkz. sol) Morla bir heves başladı tüttürmeye. Tabi benim bünyem kaldırmadı o kadar katranı, o kadar zehiri. Lanet olsun!! Bak yine sinirlendim ya… Kafam biraz yerine geldikten sonra ben de içmeye devam ettim tabi. 

Ancak tütene kadar çektiklerimizi ne kadar anlatsam boş… Hele seçim sonuçları da üstüne gelince, zaten sinir olmuş olan bünye, nefesi nargileyi yakmaya yetmeyince daha da gerilmişti. Hadi hadi yanacak, evet evet bu sefer olacak nidalarıyla kendimizi gaza getirmeye çalışsak da işin aslı sonradan anlaşıldı. Tütünü az koymuşuz biz.

Olayın özü, gayet güzel bir gece oldu nargileyle birlikte. Burdan nargileye teşekkür ediyoruz. Kırmadı bizi en sonunda tütmeye ikna oldu çünkü. 


Dip Not:
Morla çok pis kahve içiyo lan!