HUMFMMB Başkonsolosu’na…
O değil de, dört gündür okula gitmiyorum arkadaş. Resmen tatil yaptım ya. Oh yes! Yarın gideceğim ama ne var ne yok diye. Nabiöyüösünüz diyeceğim. Bakarken ardından gitme kal diyemeyeceğim. Sağoluuuuun.
Canım sıkıldı benim. Yeni şeyler buldum izleyecek. Hep izlemek istiyorum ama okumam gereken şeyler var. Çok var hem de… Daha var!
Gecikmiş bir tebrik mesajı iletmek istiyorum buradan. Hayırlı, uğurlu olsun. Heaa böyle anlaşılmadı pek. Yani mesajı alacak kişi anlamaz burdan. Overburden. Odana ne zaman geçiyorsun? Anahtarı aldın mı? Yarın sana hediye de getireceğim, masana koyarız. Seversin diye umuyorum. Görev süren bittikten sonra geri alırım ona göre. Sembolik hediyedir. Ya da 1 YTL verir satın alırsın görev süren bitince.
DeVotchKa dinlemiyordum uzun zamandır. Çok eğlendim. Buraya koymuyorum ama Danglin’ Feet dinleyebilirsiniz eğer isterseniz.
GG
O zaman onu etkileyecekse altın şapkayı giy,
Eğer yükseklere sıçrayabiliyorsan, onun için sıçra,
O, ‘Sevgili, altın şapkalı, yükseklere sıçrayan sevgili,
Sen benim olmalısın’ diye bağırıncaya dek.
Elma
Noktadan sonra boşluk bırakın lütfen! Ya da virgülden sonra. Genelleyeyim; yeni bir cümleye başlarken boşluk bırakın bir, sol elinizin baş parmağı *pıt pıt* vursun space bar‘a. Şimdi üzerinize alınmayın bunu. Bugün çok fazla gördüm. Paylaşmak istedim. Yine de bir kontrol edin siz.
Bugün uyandığımda kendimi su vanasına tekme atarken buldum. Annem uyandırdı. Boru su kaçırıyor *fısss* diye. Vana da bir sert sormayın. Hemen yatağıma geri dönebilmek için tekmeledim onu.
Aklıma ilk nargile yaptığım an geldi. Şu an nargile içiyorum o yüzden aklıma geldi. Ne kadar beceriksizdim. Tütünü tutumlu kullanmıştım. Tabii çekince yanmıyor lanet olası. Ne nefesler tükenmişti o gece. Artık tecrübeliyim. Herkes beğeniyor nargilemi. Ben de beğeniyorum. Elmalı yaptım, buyrun içelim *huff huff* diye.
Ben artık ne istediğimi buldum. Dinç’e de söyledim bunu. Ne istediğimi biliyorum artık. Hatta iki gündür tam istediğim şey oluyor. Bununla mutlu olduğumu anladım ben de. Bir süre daha böyle idare edeceğim. Daha sonra, hazır olduğumda bir üst kademeye geçeceğim. Ondan sonra bir üst, bir üst daha. Sonra hayat bitecek zaten. Hem benim, hem diğerlerinin.
Bugün HIMYM 4×08 izledim. Evde *vuuuuu vuuuuu* diye dolanıyorum.
Yine renkli yapıştırmalar yapıştırdım monitörüme. Bu kez yeşil oldu hepsi. Huzur versin diye. Ders çalışmalıydım bugün ama olmadı. Zaman geçti gitti yine hızlıca. Monitörün başında huzurluydum bugün. Ayrılamadım, masamın yan tarafına kayamadım. Ankara’dan kaçasım var bir gün. Ne zaman olur bilmem ama yakında olur gibi duruyor…
Hot – Crazy Scale
Bitter End
Scrobbling
Güzelmiş bu… Mutfakta yiyecek bir şeyler ararken buldum. Hop ironiye gelirsin oradan işte. Neyse açıklarsam ironi olmaz. Zaten kimse de anlamaz.
Last FM’de de skroplamam. Skrop nedir ayrıca ya!? Türkçe Last FM’e çok fena laflar hazırladım. Böyle çeviri mi olur? Şarkıyı da bi’ upload edemedi ha! O yüzden yazıyorum. Sadece o yüzden değil ama. Şimdi açıklarsam ironi olmaz. Zaten ironi de değil bu.
Nerede kalmıştık? Hah kapı çalmıştı. Şaka şaka…
Can Sıkıntısından – 2
– Nerede kalmıştık?
+ Nevresim takımı diyordun!
– Hah! Sıcak bir kış günüydü. Sahilde kumdan kale yaparken gökyüzü birden karardı. Denizden o şey beliriverdi. Kafamı kaldırmamla baygınlık geçirmem bir oldu. Arkadaş sağolsun hastaneye götürdü beni. Yaklaşık 3 saat komada kalmışım. Aslında daha erken uyanmışım ama 3 saat dolsun demişim. Doktor söyledi, daha uyutun beni demişim. Uyanmamla taburcu olmam bir oldu. Taburcu olmamla eve dönmem iki oldu. Eve dönmemle telefonumun çalması da üç oldu. Şimdi bunları karıştıralım sıraya sokalım. Sıradaymış zaten. Olaylar sırayla gelişmiş. Evet telefon çaldı, arayan Acun Bey’di. Merhaba dedim. Merhaba ben Acun dedi. Evet bildim onu dedim. Arkadaşım Christina orada yarışıyormuş. Gençken Balkan Müzik Festivali ’99 da birinci olmuştum. Onunla arkadaş olmuştuk. Hısımlığımız oradan kaynaklanıyor yani. 3 kutu kalmış, beni aramak istemiş. Ne hissediyorsun dedi. Valla az önce hastaneden çıktım yorgunum, kusura bakma dedim ve kapattım telefonu suratına. Sonradan öğrendim ki 1YTL almış. Üzülmedim buna. Benim hislerim kuvvetsizdir zaten. Fiziğim de iyi değildir. İngiltere’ye de bir kez gitsem yüz kez anlatırım. Sonra kapı çaldı. Gelen gideni aratırdı. Hayrola dedim sen bir varlıkmışsın. Gideni aratır diye bir varlık varmış. Ne istiyorsun dedim. Benden gideni aramamı istedi…
Yazar Notu: Bu noktada devreye girmek istiyorum ben. Şalteri indirmiştim yine. Devreye girmem lazım. Bu kadar saçmalanmaz artık. Bu aslında bir yazı dizisi falan da değil yani. Canım sıkıldıkça böyle şeyler yapmaya karar vermiş de değilim. Öyle uyduruk şeyler yani.
Yazar Notu-2: Bu arada bir şeye değinmek istiyorum. Bazı arkadaşlarımdan eleştri aldım. Çok edebi yazıların vardı, onlardan neden yazmıyorsun artık diye. Çok güzel cümlelerin vardı, onlardan neden yazmıyorsun artık diye. (Tamam ikinci cümle olayı abartmak için fazlalık) Cevab veremedim.
Bye!
Let’s Go
silveretta hayatının şansı.
git onu al, aklın onda kaldı.
iyi hissetmekten iyisi yok.
aşk nehrinin aktığını gördüm.
Can Sıkıntısından
+ Naber abi nasılsın?
– İyi diyelim iyi olalım Tuncay. Sen nasılsın?
+ Adımı nerden biliyorsun sen abi? Benim de morallerim bozuk sorma ya.
– Kaç tane moralin var olum senin? Hepsi mi bozuk?
+ Evet abi, hepsi bozuk. Adımı nereden biliyorsun dedim.
– Anlatayım… Üniversitedeki öğrencilik yıllarım Almanya’da geçti benim. Unterhaşing’deydim. Aslında Ufuk Üniversitesi’ni kazandım ama gitmedim. O yüzden Köln’de kaldım. Unterhaşing zor diye Köln’e göç ettim. Allem ettim, kallem ettim, oradaki bir yurda kayıt yaptırmayı başardım. Ne dolaplar çevirirdim o yıllarda. Çok çakaldım çok. Arkadaşlar edindim orada kendime. Muhabbet gırla. Çok eğlendik çok. Bild Üniversitesi’ne de gidip gelmeye başladım. Derslere girmiyordum. Sadece gidip geliyordum yurttakiler kıllanmasın diye. Servisi de vardı. İyiydi anlayacağın. O zamanlar servis ücreti 1 Mark. Bir gün okul yönetimi servislere artık kimlikle binilecek demesin mi? Bir büfe açmışlar, oradan kimlik kartına dolum yapıyorsun. Hocam bu seferlik para versek olmaz mı dedim. Olmaz hocam dedi. Kimlik yok da bende hocam, ziyarete gelmiştim bir arkadaşı dedim. O zaman olur hocam dedi. Haydi oğlum dedim kendi kendime. Bu seferlik yırttık. Daha sonra ne yapacağımı hiç düşünmemiştim. Servise de şansıma yurt görevlisi binmiş. Dedi ki, hocam sen yurtta kalmıyor musun? Ne diyeceğimi bilemedim. Hemen Grodna‘daki askerlik arkadaşımı aradım. Askerliği Grodna’da yaptım ben. Güzelcene bir birliğimiz vardı. Julia (ulan şuna da url verdim ya helal bana) diye bir kankam vardı askerde. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Onu aradım, açmadı. Çaresizdim. Yurt arkadaşlarım bana sırtını dönmüştü. Peki dedim. Sadece peki. Çabuk pılını pırtını topla ayrıl yurttan dedi bana. Yine sadece peki dedim. Geçtim odama. Bir bir topluyorum eşyalarımı. Valizim var büyükcene. İçine 3 yetişkin insan sığar yani, ben sana öyle diyim. Dolduruyorum eşyaları içine. Derken Julia geri dönüş yaptı bana. Açtım. Aramışsın şarjdaydı telefonum duymamışım dedi. Önemli değil dedim. Red Light District 2011’de kapatılacakmış. Kapanmadan bir gidelim diyecektim dedim. Olur tabii gideriz dedi. Yazın gidelim dedi. Not defterime yazdım zaten ben de dedim. Kuşadası’na gideriz oradan da dedi. Olur dedim. Görüşürüz dedik aynı anda, kapattık. Kapatmamla birlikte bir tıkırtı duydum. Kapı açıldı ve yurt görevlisi içeri girdi. İstemeden kulak misafiri oldum telefon konuşmana dedi. Önemli değil dedim. Bir şey teklif edeceğim sana dedi. Eğer beni de götürürseniz oraya burada kalabilirsin yaza kadar dedi. Vallaha mı dedim. Hee dedi. Hadi ben kaçtım görüşürüz dedi. Ben nasıl sevinçliyim. Hemen eşyaları geri yerlerine koyuyorum bir bir. Nevresim takımlarını da çıkarmıştım. Tek başıma, iki kişilik yorgana nevresimi geçirmeye çalışırken bayılmışım…
+ …..
– …..
+ Eee abi sonra ne oldu?
– Dur be oğlum, hazır bayılmışken iki soluklanayım. Hep ben konuştum biraz da sen anlat bakalım. Ne oldu neden bozuk bakalım morallerin senin Akif?
+ Adımı nerden biliyorsun sen abi?