Haydaaaa

Lan oğlum lan! Nevroz kutlamışsınız bana haber vermiyorsunuz, alacağınız olsun. Sonra ödeşiriz.

Stumble kullanmayalı da uzun bir süre oldu. Gelmiş bana, uefa.com, btjunkie, youtube, facebook falan açıyor. Youtube lan youtube! Bildiğin ana sayfa. Ne yapıyorsun sen ya? Ben bilmiyor muyum o siteleri! Sen çok mu iyi biliyorsun! Neyse sonra düzeldi, kendine geldi. Zaten sinirliyim. Gaz valfiymiş. Heee, Alf! Tayfur Havutçu gibi tipin var zaten! Bir de pis pis sırıtmalar. Bak nereden nereye geldim. Sinirlendim bak! Bak bak bak! Ellerim titriyo…

Buradan sevgili Yasemin‘e seslenmek istiyorum. Sevgili Yasemin; birazcık insaf ya! Teşekkürler.

2 haftadır bir filmi izleyemedim zaten. Nasıl bir insansam ben de. Time Warp var onu izleyin. Gelin bende izleyin, indirdim ben. Bir de After Dark Horrorfest güzel. Şahane. Geceleri bir film izledin mi, 1 haftada çok şahane bir insana dönüşüyorsun. Bak mesela bana. Nasıl şahane bir insan oldum.

Buradan sevgili sevgilime seslenmek istiyorum. Sevgili sevgilim; napıyorsun lan sen? Kızmaya başlıyorum ama! Vallaha silecem seni o olacak bak! Kendine gel! Teşekkürler.

Rahatladım hadi biraz. Hadi yine iyiyim ya.

La Yapay Kan La!

Ingiliz bilim insanlari embriyonik kok hucrelerden yapay kan uretmeyi deneyeceklermis.*

Bunu yaparken kullanacaklari kok hucreleri de, yapay dollenme tedavisinden arta kalan insan embriyolarindan temin ediceklermis. Peki nasil? Simdi genel verici diye ilkokuldan beri bildigimiz kan 0(-) ya, arastirmacilar da bu kok hucrelerinden, genetik olarak 0(-) olusturmaya programlanmis olanlari tespit etmeye calisacaklarmis. Sonra bunlari oksijen tasiyabilen olgun kirmizi kan hucreleri olusturmalari icin kiskirtacaklarmis. Asil ilginci bu sekilde uretilmis sentetik kan, HIV ya da hepatit gibi genel olarak virusler tarafindan infekte olma riski tasimayacakmis. Super lan bu! Simdi tam olarak aids’in mekanizmasini bilmiyorum ama, neyse ben bunu bir arastirayim.

Bir Pazar Günü Çıktım Karpuz Vermeye

Hop! Naber?

Evde otur otur bunaldım. Baktım hava da güzel. Giydim Karl Malone t-shirt’ümü, çıktım işe. Doldurdum arabaya karpuzları. Karpuz, karpuz diye bağırıyorum. Meğersem bağırmıyormuşum. İyi ki de bağırmıyormuşum. Arabaya karpuz koymamışım ki! Boş boş dolanıyormuşum dar sokaklarda. Etrafımdakiler bana bakıyordu şaşkın şaşkın. Herkes parmağıyla arkamı gösteriyordu. Herhalde beni tanıdılar, gaçhayım dedim. Koşmaya başladım. Sonra birden durdum ve düşündüm; “beni nasıl tanıyabilirlerdi ki?” Arkama döndüm ve baktım. Otobüs kornaya basıyormuş sürekli. Kulağımda da kulaklık olduğundan duymamışım. Neyse çekildim. Bir teyzeye rastladım. Oğlum gel buraya dedi. Gittim yanına. Karpuz satacaksan yukarıda bir oğlan var, ona söyleyeyim de beraber satın dedi. Şaşırmıştım. Benim karpuz satacağımı nereden biliyordu. Peki teyze dedim. Sonra bir çocuk geldi. Mükemmel renklere sahip bir t-shirt’ü vardı. İlk sorum, yahu bunu nereden aldın oldu. Bana baktı, gülümsedi. Hatta *tsıhheeh* diye bir ses çıkardı. Bunu annem bana yaptı dedi. Başka yerde bulamazsın bunu dedi. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Senin üzerindekinden bende de var dedi. *Mhsseahhss* diye bir ses çıkardım. Ama gülümseyemedim. Aman tanrım bu ses nereden gelmişti peki? Yoksa? Özel tasarım t-shirt’lü çocuk bana sinirli sinirli baktı. Ne biçim bir insansın sen dercesine yüzüme tükürecekti. O an anladım ve onu engelledim. Neden engelliyorsun beni dedi. Ben de bu şekilde bir tükürük yok dedim. Haa doğru diyorsun dedi, sarıldık ve aramızdaki buzları erittik. Saatler ilerlemişti. Artık bu saatten sonra karpuz marpuz satılmazdı. Biz de baklava alıp eve dönelim dedik. Beni evine davet etmemişti ama ben kendimi zorla davet ettirdim. Eve geldiğimizde, odada bir çocuğun uyuduğunu gördük. Oda krem kokuyordu. Bu nasıl bir krem kokusudur dedik kendi kendimize. Daha sonra aynı şeyi düşündüğümüzü anlamışcasına birbirimize bakıp gülümsedik. Bu kez ses de gelmemişti. Sıkı dost olmuştuk. Gel sana kokoreç yapayım dedi. Mutfağa gittik. Bir güzel yedik. Krem kokusu mutfağı da sarmıştı. İçerideki çocuğun kokudan ölebileceğini düşünerek, bıçakla gırtlağını kestik. Böylesinin daha hayırlı olacağını düşündük. Fakat çocuk ölmemişti. Çok şaşırdık. Biraz da ürperdik. Biz ürperince bu da uyandı. *Ohşşş soğuk geldi lan* dedi. Yanımdaki sıkı dostum şaşırdı. Sesin düzelmiş oğlum dedi. Acaba önceden sesi nasıldı? Titremesi soğuktan mıydı? Hem titreyip hem nasıl elleri terli olabilirdi? Bunları düşünerek, otobüse bindim. Evden nasıl çıktım hatırlamıyorum. *Gibagibigagibagabiga* diye bağıran bir adam gördüm. Nereye abi dedi. Eve götür beni dedim. Götür beni evime dedim. Ağlayarak araca bindim. Sağolsun evime bıraktı. Nereden biliyorsun ulan sen benim evimi diye adamı bir temiz dövdüm orada. Sonra girdim eve. Kahve yaptım içiyorum işte.

İyi günler.

İkide Devre Dörtte Biter

Selam! Hayırlı günler/akşamlar. Baktım bir uyarıyla herkes aktif olmuş. Duygulandırdınız beni. Sınavlad da başlamış.* Ona rağmen yazı yazdınız. Beni mutlu ettiniz. Aferin lan size! Demek ki isteyince oluyormuş değil mi? İsteyince oluyormuş!

Yarın lanet bir sınavım var. Üçüncü kez alıyorum. Ya kaçıncı kez alacaktım! Seneye kısmetse bitireceğiz. Haydi bakalım görüşürüz…

*: Editlersen öldürürüm lan seni!

Rabbime sordum, “Newcastle’a komur goturme” dedi

Sasirdim. Madem Ingiliz atasozuyle yanitlayacakti beni, o zaman ben niye kendisine “God” demedim? Sorarim size. Bu son gunlerde internet cok kesiliyor ya. Altyapi’dan sorumlu arkadasin kulagini epey cinlatmisimdir herhalde. O yuzden biraz sinirliyim. Sinavlad da basladi. Adet sancisi icin Flurbiprufen 2×1 yazdim ve bu havalarda gote gelmemesi icin kalin giyinmesini tavsiye ettim. Daha onceki kafeyi onlar odediginden bu sefer hesabin 100 realini ben verdim verirken de “lan, bu paraya ne gezerdim ha!” diye ic gecirdim. Urspucocuklugunda son nokta. “Tuvalet takip sistemi”

Efendim bir de size siddetle bir blog onermek isterim. Cok seviyorum ben orayi okumayi. Biyolokum!

Out Of Topic

Öncelikle kendimi tanıtmak isterdim ama gerek olmadığını düşünüyorum. Bu ilk yazım olduğu için böyle bir girişin daha münasip olduğuna karar verdim. Dediğim gibi ilk yazım bu, daha önceki yazılara yaptığım katkılar görmezlikten gelinemez tabiki de . Gerek konu içindeki küçük rollerim, gerekse yazının tüm konusunun şahsiyetim veya yaptıklarımın olması beni mutlu etmiştir.
Belirtmek isterim ki bu cümleler zorunluluktan doğan bir şey değil içten gelen derin bir hissiyatla yazıya aktarılmaya çalışan düşüncelerdir.
Yazımın konusuna gelirsek belirli bir konumuzun olmadığının hemen farkına varırız. Daha önce iki kez ve şimdiyle beraber üçüncü kez söylemek gerekirse ilk yazımdır bu ve bu yüzden genel bir konuşma, bir hitabet, bir sesleniştir bu yazdıklarım. Bende buradayım lan! deyişimdir. İçimde giderek artan yazma tutkumun burada dinginleşecegini belirtmek isteyişimdir. Ben kelimeler deryasında kürek çekmeye çalışan bir kayıkçıyımdır bir nevi. Bu yolculukta karşılaştığım diğer tüm kişilerin de eleştirisine, yorumuna açığımdır.
ps : Bu yazının tam olarak beni yansıttığını düşünürseniz yanılırsınız. Aman diyeyim!