Soslu Makarna Yaptim Yedim Yedim Agladim

Yok lan aglamadim ısudhfaoıusdhf. Agladim yazinca daha cekici oluyo baslik ondan seyettim. oaıdjfoaısdjf. Cakallik cakallik uzerine.

Siz geldiniz aklima. “Amcooooolu o kadar salca konur mu? Kilosu kaca salcanin haberin var mi senin, hiiiia, haberin var mi?” diyen nbh_ geldi. “Lan adama bak ya, salcanin lafini yapiyo!” diyen sneyl geldi. “Yemek hazir olmadi mi aq lan daha?” diyen konsolos geldi. Salcali makarna, yogurt, ekmek yaptigimiz gunler geldi. Dayi’nin (kimin dayisi oldugu bellidir) balik kizartmadaki ustaligi geldi oıasıdhfoasıudhf.

Ozlemisim hayvanlar! Makarna yerken bunlari dusundum hep. Ayni eve cikacagimiz gunlerin hayalini kurdum. Kavga edecegimiz zamanlari betimledim, sonra da nasil barisacagimizi.

Bensiz siz, biz degilsiniz. Sizsiz ben, biz degilim.

Ganga Nedir?

Hani bir sehir efsanesi vardir. ODTU’de gecer. Felsefe bolumunde yapilan bir sinavda, hoca, ogrencilere “Risk Nedir?” diye sorar. Ogrencilerden birisi de “Risk budur.” yazar kagida ve tam puan alir. Bu efsaneyi hatirlattiktan sonra soyle devam edeyim.

—Lan bir dakika, felsefede hangi dersin sinavi “risk nedir?” diye bir soruyu iceriyor olabilirki? Bir bilen bunu soylesin. Hadi ne bileyim isletme falan olsa bir nebze daha makul.—

Ganga nedir? Ganga aslinda kanka sozcugunun deformasyonu ile olusturulmus gibi duruyor degil mi ilk goruste? Oyledir de aslinda. Fakat bundan baska bir ganga daha var. O da budur.

Simdi bir de tesekkur eklemek isterim bu yazinin sonuna. Daha ne dedigimi bile bilmiyorken, beni, kahkaha, zuxxi, efsaneler ve itiraf gibi sitelerle tanistiran, bana, ignition oynatan, yol gosteren o yuce adama, idolume, her ne kadar kendisi yaptigini inkar edecek olsa da, simdiye kadarki hayatim boyunca bana actigi kapilardan oturu cok cok tesekkur ederim. Bambaska bir insansin. Seni seviyorum.

YA KAÇ OLACAKTI

işteeeee sayın ğanhalar ve onların ğanhaları veyahut ğanhamın ğanhasının ğanhaları…
sizlere son yüzyılın en süper isimli parçasını sunuyorum. bu şarkı artık bizim şarkımız sevgilim, kadınım, giyim kuşan. bu akşam balomuz var. benze bahar ağaçlarına. kulağını temizle, ama sakın kulak çöpü kullanma, zararlı diyorlar kadınım.

neyse, tebrikler britney spears… buradan spitney bears’a da kucak dolusu sevgiler. ne diye grubun adını değiştirdiniz lan. hiç yakıştıramadık blog ailesi olarak. saygısızlar… son olarak buradan turkish director nuri bilge ceylan’a da teşekkürler. (bkz: ferman in ema, 50 cent in da house)

guten abend berliiiinnn…

Ne Istiyorsun Benden?

Essegin sikini istiyorum cok afedersiniz.

Bu kendini begenmislik nedir? Sanki bana bakansin da kapinda bana is bul diye yalvariyorum. Gerizekali ya!

Halini, hatirini sormam hata cunku. Cunku sorunca bir sey istemis olucam. Dolayli yoldan, o dolma parmaklarini klavyenin tuslarina 200 kere vurmani istemis olucam. Hata bende. Nasil dusunemediysem bunu? Bir anlik malligima gelmis. Ne konusmaya calisiyorsun ki? Ne merak ediyorsun? Bok mu var? Ne halt ediyorsa etsin. Cani isterse haber verir, istemezse vermez.

Aramiza mesafeyi koyan sensin, ama bunu o koca kafan almiyor!

ekiin-san

ufo mufo yok. yalan onlar. japon var. onlar var ama bak o kesin.insan değiller ya. adam değiller manasında değil gerçekten insan gibi değiller. bu nizam intizam başka dünyanın neresinde vardır bilemem belki isveç norveç danimarka belçika belçika hollanda ama onlardan bile emin değilim. dün geberdim şunu izlerken. farkındaysanız adamına göre muamele yapıyor millet bi tırsa tırsa bakıyor. adamın ne iş yaptığını filan öğrendim tanım aynen şu : an employee whose job is to push commuters into the train so everybody can get in during rush hours. allah belanızı haushauahsuahaus. push demiş resmen. aklıma depiş depiş binenleri arkadan iten küçük bi japon adam geliyor. geldikçe güldürüyor güldürüyor…

Akvilina

Akvilina mantı açacakmış canlı yayında. İyi, güzel. Tam da kahvaltımı yapmıştım zaten. Sıcacık kahvemle oturur izlerim. Sonuçta bir geçmişimiz var.

Hazırlıklar yapılıyor. Başını örtüyor. Kot pantolonunun üzerine bulaşık önlüğü benzeri bir etek giydiriliyor. Önünde hamuru hazır. Oturuyor Ece Erken’le birlikte dizlerinin üstüne. İyi, güzel. Ben de oturuyorum kahvemle birlikte.

Oklavayı alıyor hanım kızımız eline. “Başlayalım mı?” diye soruyor Ece Erken. “Başlayalım.” diyor Akvilina. “Ama önce…” diyor Ece Erken. Belli ki kafasında bir reklam fikri var. Bakıyor etrafına, reklama gir falan denmiyor. Sonradan aklına geliyor yönetmenin de galiba. “Ve reklamlar, sonrasında Akvilina mantı açıyor.”

Kaybettiniz olum beni! Beklemem ki ben o reklamı! Kalktım geldim işte. Zaten hep aynı stil oynamalar, hep aynı gülücük. Ne biçim kızmışsın be Akvilina!

Olum Ne Kadar Abazansınız Siz Ya!

Az önce ekşi’de bir kız deviantart sayfasını verdi tamam mı? Kız diyorum, çünkü sayfayı ziyaret ettiğimizde anlaşılıyor fotoğraflardan. İyi, güzel. Gezdik, baktık. Fakat ben bekledim. Bir çakallık gelecek biliyorum. Kız gayet hoş çünkü. Sözlükte bekledim, bakalım kızın nicki altına entry girilir mi diye. Yok gelmedi bir şey. Fakat sonra ne oldu? Hopppaaaa.

~ekşiden selamlar bağyan :)
~tatlı model

Lan valla bravo size ha! shfpsaasdpofıuashfpoıuas akşam akşam güldürdünüz. Yine karnıma ağrılar girdi bak. fhsadfkjsadhflkasjdh. Buradan denemecan‘a selam ederim. Ah sen de olsaydın burada. Ne gülerdik, ne gülerdik! Ara ara güler, ara ara hüzünlenirdik.

ekşiden selamlar bağyan! ashdpfoausdhfpsaıughas.

Halloween Hoot

Kahvemi yaptım. Odam sıcak. Dışarısı buz gibi lapa lapa kar yok. Sadece soğuk. İyi soğuk yaptı bu sene. 3 ya da 4 gündür evden çıkmıyorum. Dur bakayım. Evet 3 günmüş. Zaten düşündüğüm kabahat. Ya kaç gün olacaktı? Kaç gündür yazmıyorum ama yine de aynıyım. Hayal kırıklığına uğradınız değil mi? Aaa sneyl yazmış, hadi bir okuyalım dediniz. Ohoo aynıymış bu herif hala dediniz. Bok aynıyım! Bırak yaaa, kapat kapat kapat!

Merve Sevi‘nin de dediği gibi, geçen seneki sneyl değilim artık. Aslında bunun tam tersi olduğumu söylemek için geldim buraya. Şu an tam olarak geçen seneki sneyl’im. Evden çıkmadığım 3 gün içerisinde yani. Neden? FM çıktı çünkü. Ben de tam anlamıyla 3 gün önce oynamaya başladım. Size bir şey söyleyeyim. Ben bu oyun için sevgilimden ayrıldım bir keresinde. Çok ciddiyim. “Amaaan ayrılcam, nasıl olsa FM de çıktı” deyip ayrılmışımdır.

İş yaparken dinlemesi çok güzel olan bir şarkı vardı hani. Islands – Don’t Call Me Whitney, Bobby. Hah! İşte onu iş yapmazken de dinlemesi çok güzelmiş aslında. Bir daha hatırlayalım.

Çarşamba günü çok pis içme düşüncem var. Tek başıma gidiyorum. İsteyen olursa gelebilir. Ancak ben biraz kafayı bulayım. Bulayım ki siz benim nerede olduğumu bulamayın. Geçtiğimiz Cuma gecesi 5 birayı zor içmiş biri olarak, tek başıma oturduğumda ne kadar içerim bakalım. Geçtiğimiz Cuma demişken, işte Halloween vardı. Kostüm falan filan eğlendik. Maske oldum ben. Gayet ciddi ciddi takımımı da hazırlattım. Yüzümü de yeşile boyadım. Maylo oldu japon konsolosu da. Gecenin ilerleyen saatlerinde yüzümün yarısını, yani yeşil boyayı sildim. Maylo da yüzünün yarısını yeşile boyadı. Maske kırıldı hesabı. Çizgi filmi bilenler için söylüyorum, stanley ipkiss’in oturduğu apartmana bakan kalede işler karıştı.

Önümüzdeki haftasonu müzikale gideceğim. Yanıma birini bulmam lazım. Joker olarak kullandığım birisini götürmek istemiyorum bu kez. ashspfdıaufhpıgudf. Ne bileyim belki nbh_‘yi, belki japon konsolosu‘nu alırım, belki de ikisini birden alırım yanıma. Sonrasında da içecez gardaşşşlaaaar dersem gelirler herhalde.

Kahve bitti. Oda hala sıcak. Dışarısı hala soğuk. Kar yok.