Epic Fail

Fuckkkkkkkkkkk! Shit! Fuck! Unfuckingbelievable!

Sabaha karsi uyanip hazirladigim sunum kelimenin tam anlamiyla rezaletti. Artik uyku sersemliginden herhalde, resmen carpma islemlerini yapamamisim. Yaptiklarimi da yanlis yapmisim. Anlatirken gozume takildilar hep. Kesin dinleyenler de farketmistir. Daha da son uc saate is birakirsam adam degilim. Bir insan evladi 0.4 ile 250 yi carpip onu da 0.184 e bolup nasil 18 bulur ya? Akil var mantik var! Daha sonra volume percentage yerine hep weight percentage kullanmisim ki hatalarin babakolasi bana sorarsaniz. Kanka olunur yani o hatayla o derece. Iste bu ve benzeri basit teknik olmayan hatalar yuzunden sunumun kalitesi dustu. Uzuldum biraz. Ders oldu!

Syobon

Oynamayan varsa oynasın.

Ulan üşenmeyin de google’a “syobon download” yazın bari ya!

Püüüü!!! Al tamam al!!!

Profestival 2010

Merhaba.

Profestival’e gittim işte ben. Şimdi geldim. dhsflakjdhfa. Biraz anılarımı anlatayım dedim öyle.
nbh_ ile bedava bilet kazandık biz. Öyle olunca ben de elimdeki kombinemi birisine sattım. Birisine birisine aşık oldum birisine. Rastlamak çok zor şeydir böylesine. Haydi HEP BERABER!!!

İlk gün Sepultura, Katatonia ve Kreator vardı. 3 kişi takıldık. Ya kaç kişi takılacaktık ki zaten? Sevgili nbh_ ve vots bana eşlik etti. Ya da birbirimize eşlik ettik. Artık her ne ise. Biraz fazla kafa salladığımdan ötürü Sepultura sonrası boynumun o gün için görev yapamayacağını anladım. Sepultura sonrası nbh_ aramızdan ayrıldı. Onu da buradan saygıyla anıyorum. Katatonia konseri sırasında bacaklarım dizden itibaren benimle ilişiğini kesti. Ayaklarım kendi kendine hareket ediyordu. Ama bacaklarım gitmiyordu falan. Neyse o da bitince artık bir yerlere oturduk. Bu gece böyle geçti. Eğlendik, güzeldi. Bye, kib, aeo!

Geldik ikinci güne. En güzel gündü. Neden? Çünküüüüüü japon konsolosu vardığğğğ! Heyt koçum beee!!! O olmasa ne yaparım ben ya! Canım benim yaaa. Canım canım canım. TnK sahnedeyken sağolsun Caner japon konsolosu ve beni sahneye davet etti ve Kalpsiz isimli eserlerini beraber söyledik. Bir de Direc-t – Hasret söyledik. Bunlar böyle geçti. Zıpladık hopladık. Sonra Jay-Jay Johanson geldi. O gelince japon konsolosu sahne önüne daldı. İşte güvenliği kafaladı. Ya bi de biz o gün kalabalıktık. O yüzden kimler var yazmıyorum. fasdkfjhaslkdja isim vermicem çünkü. Ayakkabısını yediğim canım ya! Neyse, biz jk ile kaldık bir saatten sonra. Güvenliği ikimiz kafaladık ve JJJ’nin önüne kadar geldik. Bağırdık ettik. Emre Aydın çıktı. O sahnedeyken, kenardan cey cey etrafa bakıyordu. Gördüğümüzü farkedince sevindi geldi. Sarıldık. *thanks for tonight* dedim. Güldü sağolsun. Konsolos da ne dediğini kendi belirtsin yorumda. dshfaldhfas.

Gelelim son güne. Son günde de Aylin Aslım, Yüksek Sadakat ve Duman vardı. Sanırım bu kadardı, evet. Pek hatırlamıyorum ama. Haydi Gel İçelim söylemiştim bir. Onu hatırlıyorum. Haa bir de tabii ki Aylin Aslım’dan Hoşuna Gitmedi Mi isimli şarkıyı. Belki de o değildir ismi. Üçüncü gün de güzeldi. Yine içtik ettik. Ancak ikinci güne oranla az kişiydik. İkinci günle kıyaslamıyorum bile üçüncü günü. Çünkü üçüncü günün ayrı bir güzelliği vardı.

Bir de sanırım festivalde çekebildiğim tek foto buydu.


Sonradan Edit: (Japon Konsolosu için) Aradaki dar yerden içeri almayan güvenliği ne zaman dövcez lan? Dövmeyip sert çıkalım. Ahhh kalabalık şimdi orası ya. Gel gel sonra yaparız!

Çilek

Çilek çok güzel bir şey. Hıhı evet. Yedikçe yeniyor. Acaba sonu nereye varıyor ki. Bir de o yeşil kısmı temizleme işi olmasa. Löpür löpür gitse mideye. İşte o zaman çok mutlu olur insan.

Çilek kokulu mum da güzel bir şey mesela. Hıhı evet. Ya aslında ben yediğim çileklerin fotoğrafını çekmiştim. Hıhı evet endoskopi yaptım. Ya o değil de işte yemeden çekeyim dedim tabağı. Benim fotoğraf makinem ne olacak diye düşündüm sonra. Hala pil alınmadı ona. Hala aptal aptal telefonla çekiyorum. Oysa eskiden ne çok severdim fotoğraf çekmeyi. Sonra niye soğuduysam bu işten. Pilim yok diye soğudum herhalde. Pilim varken güzeldi. Her şey güzeldi.

Pü Allah belanı vermesin Sepultura! Sırf Profestival için Last.fm‘ime dahil etmişim onları galiba. Yoksa benim listemde ne arasınlar. Profestival radyosu dinlerken onlar da arşivime dahil olmuş tabii. Birden şarkıları çıkınca, hoparlör de açıktı üzerinize afiyet. O yüzden biraz aşırı tepki vermiş olabilirim. Pardon. Durun bi next diyim. Bir ara hatırlatın da arşivden çıkartayım onları.

****
Ohhh işte mis gibi şarkı çıktı. Bir saniye yazayım onu ben bir. Sonra hep beraber güleriz. Oorzhak Khunashtaar-ool — Eder-daa-bol, Etpes-daa-bol

dhsflkasdjfhalskjfah. Throat singing yæææ. Bakayım bir fizy’de var mı diye. Yokmuş. Olsaymış kafamı keserdim zaten. Neyse.

Heyt koçum benim be!!!! Boğazına kurban!

42 milyon geldi dirdane hanım dinime imanıma!

bir mp3 playerın bir insana yapacağı en büyük puştluk, tam da güneş batarken yolculuk eden ve dışarıyı izleyen birini ordan sadece geçip gitmekte olduğu gerçeğini farkettirip pişman ettirmesidir. görünen manzara, yolun iki yanına sıralanmış kocaman ceviz ağaçlarının arasında giden uzunca bir toprak yol ve o toprak yolun sonunda batan güneşse, çalan şarkıda bütün şarkıların arasına alelade bir şekilde karışmış tamamen tesadüfi bir şekilde çalmaya başlamış bu şarkıysa hadi gel de kabul et, dön o eve, yemek yap, çamaşır yıka, duş al, çeviri yap, yatağa uzan, kapatıp gözlerine diğerlerinden hiç bir farkı olmayan bir pazartesiye uyan. yaşlandığımı hissettiğim şu günlerde kendime it gibi haksızlık ettiğimi farkettiğim her an Üstün Dökmen, Doğan Cüceloğlu gibi adamların kullandığı şu havalı “yaşamı ıskalamak” tırıvırısına daha bir takılır oldum.

sırada cumhuriyet mitingi teyzesi olmam kaldı ki o da şöyle oldu. geçen cumartesi eve gitmek için bindiğim otobüste tamamen tesadüf eseri okuldaki “meğersem birbirine yazıyollarmış da habarımız yokmuş” çiftlerinden birini görmem ve dumura uğramalarını izleyip eğlenmemle, başka zaman olsa he iyiymiş deyip başımı çevirip görmemiş gibi davranmaktansa oğlana ısrarla ” ee nişanlandınız mı?” diye sormamla anlamış bulundum ki, ben cumhuriyet mitingi teyzelerinin tırnağı olamazmışım, ben desti izdivaç rapçi sabiha teyzeye dönüşmüşüm en fazla. bir de her sabah kızkardeşimle günün planları hakkında konuşurken günün 12/1 ni yemek kaldı ki onu da yaparsam, bildiğin nezihe olacam, nejla olacam, hayriye olacam.

Logi House

sadece bu değil tabi.
“what is your favorite animal” sorusuna “recep ivedik” yazan öğrenci enstantenesi “2010 risk budur student oscars” dalında en cesur sahne seçilirken, “what is your favorite plant” sorusuna “nilüfer” demeye çalışırken “water flower” diyen arkadaşına “su çiçeği hastalık olum salak mısın, naylıfır diycen” diye ayar veren öğrenciyi ise “2010 Genç Girişimciler” yarışmasında “En ağzına burnuna girişilesi öğrenci” seçiyorum.

consider me a satellite forever orbiting…

ne mutluydum halbuki…

okuldan erken çıkıp gelip üstümü değiştirip dışarı çıkıyorum. mutluluğuma uysun diye kırmızı bir atkı, siyah bir ressamcı şapkası…

herşey telefonumu kaybettiğim arada telefonu bulup kaynını arayan hayvandan bana hatıra kalan 170 liralık telefon faturasını öğrenmemle başlıyor. evlat acısı gibi o oturuyor bu bir.

sokaklarda böbreğimi çalmışlar gibi nasıl delicesine geziyorum. gelecek aya tasarruf planlarının içine bu fatura da eklenince vitrine mitrine bakamaz oluyorum. kafam yerde yürüyorum böyle. hıncımı ucuza kapatabildiğim külahtaki kavrulmuş yerfıstığının kabuklarından, 1 liralık kese kağıdı içindeki yeşil eriklerin çekirdeklerinden çıkarıyorum deli gibi sağa sola saça saça ilerliyorum (erikçi : abla hemşiremisin?). daha da uzaklara gitmek lazım, bu düzgün taşlı yollardan ayrılmak, biraz kafa dağıtmak…

böyle durumlarda bana iyi gelen bir yer var orayı körün bellediği gibi her seferinde tavaf edip içimi serinletip döneyim diyorum. bakır seslerinin, baharatçı kokularının, renk renk patiklerin, kilimlerin, kokulu sabunların arasında başım döne döne geziyorum. ben ordayken artık orda değilim aslında. herşeyi kucaklamak, tek tek koklamak, dokunmak istiyorum, tabi bir de hepsinden tatmak, hepsini takmak, ama param yok o zaman hepsini çalmak! evime doldurmak sonsuza kadar hiç çıkmamak evden. bir tezgahta paslı haçlar, yosun tutmuş kocaman kapı kilitleri, kilise şamdanları buluyorum.

– ne kadar?
+ 25 lira apla.
– eh gerçek değiller heralde, 25 lira olur mu şu caaanım şey?
+ eskiden de herkesin evinin kapısının anahtarı varmış, dolu var bunlardan. hemşire misin apla?

(içimden sktir diyorum tabi ki, hançerlerden birinin üzerine basılmış küçücük “hasan edem” yazısını görünce)

kilimleri elleyip, lavantalı keseleri koklayıp düş tekrar ana cadde yoluna. çantamın kopan sapını diktirmek için verdiğim ayakkabıcıda taht gibi koltuğa oturmuş şişko hacı kılıklı patronunun ayakkabısını eğilip silen zayıf çocuğun fotograflarına bakarken çırak resmen uykudan uyandırıyor beni müthiş sorusuyla”hemşire misin apla” diye. yeter lan diyorum artık. hemşire deyince akla gelenler malum… meğer burdaki özel hastanelerin birinde çalışan bir hemşireye çok benziyormuşum. öyle diyor ayakkabıcının çırağı. çıkarken arkamdan bağırıyor “medikal parka yolun düşerse git gör apla ikizin yeminle”.

Yürürken yolda gözüme ilişiyor, Tee-peem le hep gittiğimiz o küçücük blues çalan çatı katı kafe kapanıyormuş, camına “satılık” yazmışlar. boğazıma bişey oturmuş gibi oluyor. sadece senin bildiğin çok şahane bir grubun dağıldığını öğrenmek gibi bir duygu uyanıyor içimde. gittiğimizde sessiz sedasız işini yapıp birimize kırmızı diğerimize yeşil kupada çay, yanında kurabiye getirecek kimse olmayacak orada. Tee-pee “şu adama bak bayılıyorum yahu” demeyecek duvardaki kahkaha atan zenci adamın resmine bakıp. küçücük masaya sığmaya çalışıp müziği ciğerimize kadar çekemeyeceğiz. orayı başka bir şeye çevirirler muhtemelen kırmızı popüler koltuklu, duvarlarında rengarenk tablolar olan hamburgerci filan gibi bir yere. ruhunu çalarlar kafenin. bu boklu şehrin nesine zaten böyle bir yer…

p.s: ben neden herşeyi bu kadar dramatize ediyorum. eğer cehenneme gideceksem bir gün tanrımdan ricam zahmet etmesin ben kendi kendime yolu bulurum, öyle de iyiyim bu işte…

Artistlik Yapma Allahini Gorursun

Ismi Lazim Degil
Pasé la noche después de un hermoso día agradable.
51 minutes ago · Comment · Like

Denemecan
¿y qué
52 minutes ago ·

Ismi Lazim Degil
sólo el amor
41 minutes ago

Ismi Lazim Degil
y no
41 minutes ago

Ismi Lazim Degil
Hola….Como estas!
38 minutes ago

Denemecan
jijijijiiji. Wery bien, gracias. ¿Cómo está
36 minutes ago ·

Ismi Lazim Degil
estoy muy bien:)
34 minutes ago

Denemecan
vamos a hacer las cosas más complicadas. ¿qué estás haciendo en España?
32 minutes ago ·

Ismi Lazim Degil
Estoy tratando.
28 minutes ago

Denemecan
¿qué estás tratando de hacer?
26 minutes ago ·

Ismi Lazim Degil
En el estudio.
24 minutes ago

Denemecan
Bien por ti.
Lassen Sie uns versuchen Deutsch.
20 minutes ago

Daha sonra ismi lazim degil mavi ekran verdi. Hayir 2 gunde neyin dilini ogreniyosun? Google translate ile kurdugum cumleler seninkilerden guzel. Yazma madem. Ogrenmeden yazma! Sinir etmeyin adami!