Japonya Milli Futbol Takımı, Dünya Kupası’na Kamerun galibiyetiyle başladı. Bu galibiyette emeği geçen herkesin toplarına birer buse konduruyor ve bir sonraki maçta hepsine başarılar diliyorum.
S.S.V.D.S.O Japon Konsolosu
Meltem Cumbul’un ilk sevgilisi Burak Kut’muş bu arada. Aşağıda sorulmuş o. Yorum yazarken atlamışım. Şimdi birden aklıma geldi. Bunu da geçen Showmax’te Cumartesi Sürprizi isimli programda izlemiştim. Daha vardı ilk sevgililer ama hatırlamıyorum. Memoli vardı lan. Doğa Rutkay’la takılmışlar baya. Kenan Doğulu ile yaşlı bi kadın adını unuttum. Sarışın bişey. hah! Billur Kalkavan olması lazım sanırım. Şadan Kalkavan vardı bi de. Evli mi lan acaba onlar? Vay anasını ya!
(1) Twitter / Home oldu yukarısı. Bakmaya gerek yok. Kimin yazdığını tahmin ettim. Şaka lan şaka. Baktım da oradan biliyorum.
Yoktum bir süredir buralarda. Aslında vardım da dizi ile vakit geçiriyordum. Kendisine bağladı çakal. Bitmiyo da zaten. Neyse ki 2-3 bölüm bir şey kaldı. Ondan sonra da yeni dizilere geçeriz.
Temmuz başı gibi yine bana yalnızlık. Denemecan olsaydı poker+tantuni yapardık balkonda. Yalnız kalınca/kalmaya yakın paylaşılır burada. Bırak ya ne paylaşıcam.
Öff sıkıldım ya. Bi’ de köşede duruyor ya o! Böyle daha bi garip.
Vay anasını daha 8dk geçmiş. Halbuki şu denemecan nickini yazarken biraz zaman geçer diye düşünmüştüm de. Bütün yazıyı mı renklendirsem. O zaman 4 olur işte saat. Neyse hadi ben diziye gidiyorum. Oylar Kobe’ye. Kobe! Geo Challenge!
xXx
Banner’dan sikayetciyim, bir kere renkli olmasi hata olmus. Bence degistirilmeli. “Bu zamana kadar aklin neredeydi it!” diye cemkirecekler icin soyluyorum, “Ne bileyim lan ben! Simdi esti birden.”.
Hacular, muftuler, hahamlar, Sheldon Cooper’in da favori OS’unu cumle aleme duyurmasiyla bir de ben deneyeyim lan sunu dedim. Denedim, begendim. Kuracak varsa sey yapariz beraber. Rahat olunsun. Aslinda o kadar cok kisiye hitap ederek basladim ama direkt sneyl‘i ilgilendiriyor bu paragraf asuiohdfaioushd.
Fringe, muazzama ramak kala sonlandirdigi 220 ve 221’den sonra 222 yi izlemeyi surekli ertelettirdi bana. Bu gece izleyeyim onu.
Balli tavuk kizartmasi yedim bugun. Tahayyul ettiginiz kadar kotu bir tadi yok. Biraz da citir yapmislar. Hosuma gitti acikcasi. Evde yapilabilecek kolaylikta olmasi da cabasi. Ustune ekstradan yogurt dokulurse sahane olabilir. Havuc kizartmasina da tat olarak yakin zira. Yonca Evcimik hayranlari icin de balli lokma tatlisi aman hadi hayirlisi demeyi unutmayalim.
Meltem Cumbul’a ne oldu ya bilen var mi? Nerelerde o kadin? Oldu mu, kaldi mi? Bilen varsa onu bir zahmet yorumlarda sey etsin.
Google‘in hala, Nexus One icin Froyo’yu yayinlamamasi beni biraz sinirlendiriyor. Illa release candidate ile yetinicez. Belki rc bile degildir. O konuda da bildigim kadariyla net bir aciklama yok. “Few weeks” sizin icin kac hafta onu bir seyediverin bir ara. Passionate product manager sana diyorum. Neyse ondan baska, wwdc’de Steve baba iPhone 4’u sundu, bakiyorum sozlukteki yorumlara aman agzim acik kaldi boyle ozellikte telefon mu olur diyenler var. Ulan bir taneniz de HTC EVO 4G gormediniz mi? Duymadiniz mi? Teknolojiyi cok yakindan takip ediyorum diye atip tutan adam sabah gazetesi teknolojisi sayfasi okuyor herhalde. Bilemedim resmen. Simdi onlari elestirdik bir de diger tayfa var. Engadget, Gizmodo okuyup da iste surada yazdilardi zaten diye konusan. Bu da populer kultur. Baska bir sey degil. Merak etmeyin onu da elestiriyoruz. Sogan olsun mu? O da bi millon!
Hakan Gunday ustat, Malafa’yi oyunlastirmis. Vay babayin kemigine! Gitmek, gormek isterdi gonul. Olur da firsat bulursaniz benden size tavsiye, gidin gorun bu oyunu. Kitabi hala okumadiniz mi? Yaziklar olsun!
Bu yazida yeni bir tarz deniyorum. Bakalim kafamdaki kriterleri saglayabilirse bu sekilde devam edecegim. O yuzden her turlu dilek ve sikayetleriniz icin alo denemecan 0900 845 24 13. Turkcell, Vodafone ve Avea‘dan dakikasi 60 TL, sabit hatlardan dakikasi 90 TL’dir.
ebaY Amerika’dan calar saat alan Alok biraderime de buradan selamlarimi yolluyorum. Auhsasuhdaushd adam deli ya. Baska yerde calar saat yok sanki.
Temmuz sonu, agustos basinda cok yakin bir arkadasim rehine ….. ziyarete gelecek sagolsun. Gelirken bir patates ekmek getirirse makbule gecer.
Cesitli yaz okullari soylentileri var. Gereken yerlere maillerin atilmasi bu ihtimali minimuma indirse de hala olasi. Zaten nbh_ kankam yalniz basina da sikilmasin asdughfiasgudf. Linki tinyurl’den onizleyerek acmanizi hatta acmamanizi oneririm. Fakat merak edip acacaksiniz. Hayirlisi olsun.
Size bir sey itiraf edeyim pek kiymetli arkadaslarim. Calismalarima basladigim zamandan, su zamana kadar gecen sure icerisinde gosterdigim ilerlemeden pek memnun degildim acikcasi. Yani iste yapiyordum bir seyler ama cok da tatmin olamiyordum. Zamanimi bazen bosa harcadigimi falan dusunuyordum. Procrastination degil de ne bileyim daha degisik bir sey. Isimlendiremiyorum.
Taa zamaninda bir yazi cevirmistim, aha bak oradan alintiliyorum. “ucuncu tavsiyem, uymasi en zor olani. zamani bosa gecirdiginiz icin kendinizi affetmek.” Steven Weinberg biraderim soylemis. Helal olsun. Bugun biraz motivasyon eksikligi hissettigimden tekrar okudum yaziyi. Artik oyle dusunmuyorum. Kendimi affediyorum haftalardir bir denklemi cozmeye ugrasip cozemedigim icin. Gecen haftalarin beni cozume ulastiran yolda katedilmesi gereken sureler oldugunu gordum yaziyi tekrar okuyunca, iyi oldu. Ha bir de yil ortasi progress reportlar verilecekti, 3 tane. Benim yazdigim, profun yazdigi ve ortak yazdigimiz. O gazla onlari doldurdum. Profesorle gidisat hakkinda konustuk, tartistik. Bana beklenenin uzerinde ilerleme gosterdigimi, dert edilecek bir sey olmadigini soyleyince de isler iyice guzellesti. Bir rahatlama geldi. Aha da su satirlari yaziyorum sebebi budur. Bu yazidan birkac anlam cikarilabileceginin farkindayim. Icimde bir artniyet, beynimde gizli bir gundem yok. Neysem, oyum. Boyle biline.
Lan dun gece pizza soyledim. Getirmedi ya herifler. Sneyl kankam da hatirlar. Iyi ki cok umutlanmamisiz ha getirirler diye. Husrani buyuk olurdu. Az umutlaninca buyuk olmadi. Cift gerektirmedigi icin yazmak zorunda hissettim sonraki cumleyi aisudfiausdhf.
Hadi optum cicisler.
Yok artik arkadas! Boyle bir sey olabilir mi? Akla mantiga yatkin mi bu? Karari alan hakim mi suclu? Yoksa uygulayan bilgi teknolojileri ve iletisim kurumu mu? Peki ya bir internet sitesinin erisiminin engellenmesini talep edene ne demeli? Ya yasada hala boyle bir madde barindiran hukumete?
Sunu aklim almiyor benim, ulkede “danisman”, “uzman” titri ile gorev yapan binlerce insan var konuyla alakali. Bu insanlarin bir tanesi de “yahu o oyle olmaz, boyle olmasi lazim.” demiyor mu? Diyemiyor mu? Mesela bana gelip, “hava beslemesini yatay eksenden yapacaz” dediklerinde, ben, “yok olmaz oyle sey, nedeni de bu o yuzden boyle boyle yapmalisiniz.” diyebiliyorum. Niye ben diyebiliyorum da, onlar diyemiyor? Ya da hadi diyelim diyebiliyorlar da niye kaale alinmiyorlar? Bir sey ya yanlistir ya dogrudur bu gibi somut islerde. Fuzzy muhabbetlerine girmeyeceksin hic. Siyah mi? Beyaz mi? Gri yok kardesim. Tanimli degil.
Cok yasa ulusal intranet. Cunku bize sadece su anda sahip oldugumuz bilgi yeterli. Niye daha fazlasini ogrenelim degil mi? Basimizdaki buyukler bizim icin gerekliyse ogrenir, bizlere en iyisini anlatirlar. Varolsunlar. Cok yasasinlar. Basimizdan eksik olmasinlar. Bilgisayarinda web tarayici bulunanlari tutuklasinlar. Her mahalleye bir memur tahsis edilsin ve o memur surekli, gorev alani dahilinde bulunan meskenlerdeki bilgisayarlari rastgele zamanlarda kontrol etsin. Memur icin zor rastgele gerci. Duzen adami ne de olsa ama elden bir sey gelmez saat 11’de tarayici kontrol memuru gelecek silin tarayicilari diye geyikler yasanir cunku bir suru yerde aksi halde.
Ha boyle dedik de bize mustehak! “Ben girebiliyorum, siz de girin.” diyebilen bir basbakanin yonettigi ulkenin halkindan ne beklersin. MSN var mi? Var. Facebook var mi? Var! Ne duruyorsun? Ne yapayim? Helva yapsana, helva yapsana. Ah pardon yanlis oldu. Onlari engellemek lazim asil. Belki o zaman koyunluk uykusundan uyaniriz. Koyunluk uykusu. Burada yazar hayallere dalar…
Ozgurluklerim elimden aliniyor diye birkac ulkeden vatandaslik talep etmenin vaktidir.
sakin sakin yazmaya çalışacağım birazcık da. kendimi anlatamamın sebebi hep bağırarak konuşuyor olmam sanırım. kavgalarda bile ciddiye alınmıyor artık bu atarlı hallerim. ben artık kendinin zor duyduğu bir sesle konuşup etrafındakilere derdini anlatabilen bir kız olmak istiyorum.
başkalarına benzemeyeyim diye direnmekten, sırtımı bir yere yaslamaya korkmaktan, sürekli g.tümü kollamaktan, herkesten çekinmekten, umursamıyormuş gibi davranmaktan yoruldum. ilkokul çağımdan beri hep “erkeklerle daha iyi anlaşırım” diyen kızlardan oldum sanırım. sebebi kızlarla iyi anlaşamamam değil, “kız gibi olmak”dan çekinmemdi. ne bileyim annemiz bize böyle öğretti. kızkardeşlerim ve ben hep hanım hanımcık, ama asla “hanım” olamadık. annemiz de böyleydi çünkü, kadına has zayıflıklara sahip olmak ayıp gibi sanki, ne derece zorda kalırsak kalalım saklamasını iyi öğretti ailemiz bize. koca istanbulu gezerken bütün kızlar ellerinde ne kadar ağırlık varsa yanındaki erkeğe yıkmışken gururumdan kocaman sırt çantasıyla gezdim bütün gün. anasının nikahına park edilmiş arabaya kadar topuklukla yürüdüm gocunmadım. hiç bir erkek arkadaşıma pahalı hediye aldırmaya çalışmadım. gece dışarı çıkmaya çekinenlere gıcık oldum. erkek yanı da olsa yolculuk ettim. garaja gel beni al demeyi kendime yediremedim. “ay orası çamurlu yürümem ordan” diyen kız ben olmadım hiç. yıllarca pullu payetli çantalara tokalara yüzüklere üstten baktım. çabuk yorulan, üzülen, ağlayan kadınları kınadım kendimce. kızları da alsınlar askere dedim. babamdan gelen parayı kabul etmedim, kendim çalıştım para kazandım okudum. alışveriş muhabbeti yapan kadınları aşağılayan erkeklerin karşısında ben utandım.ipek ongunu gizli gizli okudum. kötü söylemek meziyetti, küfretmeyen kızlara ayar oldum. “artık sen beni hiç sevdiğini söylemiyosun” demeyi ölüm bildim, gerçekten artık beni sevdiğini hiç söylemiyor diye düşünsem de dile getiremedim. ve tüm bunlar olurken ben erkek fatma değildim. gayet “hanım hanımcık” bir kızdım! bunu da korumayı başardım, iyi eğitilmişim demek ki…
tüm bunlar bir süre önce geçti. şanslıydım çünkü iyi bir ilişkim vardı, ben tüm bunlardan kaçmamayı öğrendim.hala da çok “kadın”ım diyemem ama insan doğasına aykırı yaşayamaz suyu akışına bıraktım, artık utanmadım o kimlikten, soğukta üşümekten, üzülünce ağlamaktan, sevilmeye ihtiyacım olunca “sen artık hiç beni sevdiğini söylemiyorsun” demekten… tüm bunları yaptım da iyi mi yaptım? tam şu bulunduğum noktada ben bunu bilmiyorum artık. çok zor geliyor şimdi bu kadar “kabuksuz” olmak…
-“yeğenini dünyanın en tatlı bebeği sananlar” diye bir grup açayım feysbuka üşenmezsem.
– “popopopopopopopopopokır feys” şarkısının ezberleyebildiğim bu tek kısmı beni bir duş boyunca idare ediyor saolsun.
-“nerd tişörtü” diye birşey var. tee-pee nin ikinci derisi gibidir bu yavrular. severiz.
– “ben beyaz atlı prensimi bekliyorum hıh” dememe gülen ve sadece tişörtündeki yazıyı gösteren bir deliğanlıya her gece cam açıyorum hehehehehehe:: (good boys don’t always wear white)
-en lüzumsuz günlerde takım çeket topuklu, administration katına çıkacağım gün illaki beyaz body-konvörs giyiyor olmam…
-haftasonu sulama havuzunda şaapan kurbağalara taş attım. pişman değilim.
-duta abanacam diye yılın ilk nurtopu amele yanıklarına kavuşmuş oldum. üst yanım biyonsi bundan böyle. dizim de sıyrılmış ağaga tırmanırken. scar legs meh meh::
-canan saka nın sevgili yapmış olması yürekleri yine ağza getirdi sayın seyirciler. merakla bekliyoruz. ayrılmayacaksa feysbuka ekleyelim, oğlanı da beğendim ha! enişten öpüyor canım::
– en az 15 yıllık reşat nuri okurluğundan sonra -ki bu da herifin tüm külliyatını bitirmeye tekabül ediyor çocuk aklı işte- pedofiliye yatkın olduğunu farkettim.
– hayatımda kendimi en huzurlu hissettiğim yerlerden biri “edebiyat ve retorik” kategorisine yakın bir yerlerde bulduğum serin bir koltuk bu aralar. g.t kadar kütüphanede deryaya denize dala dala okuyorum.
– kaybolan değerlerimiz: kısa kollu gömlek tişört kollarını kıvırarak caka satmak.
-okulda yapılıcak parti için o afişi kim hazırladıysa kendisini bu kadar türk bir motto bulduğu için tebrik ediyorum. ” o gün yapılıcak daha iyi bir işim var diyorsanız, olanları arkadaşlarınızdan dinleyeceksiniz. sonradan üzülmeye değer mi hiç ???” (üç soru işareti koyyy, vurguyu arttır)
– blogdaki arkadaşlar böyle havalı bilişim terimleri kullanıyorlar filan çok özeniyorum o zaman. siplasplas bilen sevgilim var, ondan mı öğrensem netsem?ondan evvel kendilerinin isimlerini öğrensem de iyi olur aslında.
-sınava kadar tee-pee yi üzmeyeyim derken “ayşe teyze” olmuşum yanlışlıkla. aklı ben de kalmasın diye dışarı bile çıkamıyorum. duy bunları tee-peem!
-ismi gerard olup da karizmatik olmayana, fernando olup da yakışıklı olmayana rastlamadım. frekans ölçümümü izlediğim iki aktör, iki pembe dizi bir gerçek hayat oğlanı üzerinden yaptım.
Çorum’da ilginç bi olay yaşanmış armudunu dilliiiim! Lise öğrencisi bir gacı telefon rehberinde kayıtlı tüm numaralara çağrı atmış ve bunun üzerinden 2 saat geçmesine rağmen kimse geri dönmemiş. Bu hanım kızımız da ”kimse beni sevmiyor” diyerek intihar etmiş. Tüm çabalara rağmen kurtarılamayan bu şahane merhumenin cep telefonunu inceleyen polisler, kızın numarasının gizli olduğunu tespit etmiş. Boşuna ”bu başlıkta liseli olmadığımızı kanıtlıyoruz beyler” demiyo yani incici gardaşlarımız. İNCİ SİKER!
Dur ya bari fotoğrafları sağa sola serpiştireyim de okunurluk artsın.
P.S.: Bir de şu insana şukusunu verin!
Seni can-ı gönülden tebrik ederim.
Can balıkta bir yemek ısmarlayacağımı temin ederim.
C1 verebileceğimi düşünür gibi yaparaktan,
Bir kahve yapayım ben en iyisi işler çoğaldı.
P.S.: Herkes senin gibi yetenekli değil ki kankaaaaaaaa