Miras

Dün odamda geniş çaplı bir temizliğe gittim. Çok iyi oldu, çok da güzel iyi oldu. Neler buldum neler. Bir tanesini şimdi burada paylaşmak istiyorum. Bunu okumamıştım ama yazarken okumuş olcaz. Belki ileride nostaljik paylaşımların devamı gelir…

sneyl & 11 (15.10.2007)

11: Çrş günü ulusa gidip cevher lab. için gerekli ekipmanları alalım.
sneyl: Doğru dedin de, sıhhıyeden de alabiliriz belki, otoparkın altından. Ya da farketmez.

11: Sıhhıyede olmaz kanımca.
s: O zaman ulusa gideriz. Bu kadar basit. Çok uzatıyosun ya!
11: Pardon..
s: Bu mu olcak meşgale?
11: bi süre götürür bu bizi..
s: İyi günler.. İmza geliyo..
11: üzülme. ulus dedik de aklıma geldi. Türk Telekom – BJK Cola Turka maçına gitmediğim için bin pişmanım şu an.
s: ayağa kalkıp imza kağıdını vermen yersiz. çıkmam gerek bye.
11: tmm chaw.
s: mukavemet dersi görüyoruz. aynı yemeğin ısıtılıp ısıtılıp tekrar sofraya konması gibi bişey bu.
11: saçma bi örnek. ama zaten mukavemeti nasıl geçtiğimi bilmiyorum. bundan da kalmazsam iyidir. ayrıca bir kelime “muka” diye başlıyorsa bu kelime kesinlikle mukavemet olmamalıdır. ne olacağını da tahmin edersin eşek değilsin ya!
s: mukadderat olabilir.. çok yaklaştım ama “rat” hecesiyle yanlış yaptım. buradan adı mukadde… ile başlayan insanların fareye benzeyebileceği düşüncesine kapılabiliriz diye düşündüm ama çok saçma olduğuna karar verdim ve cümlenin o kadar uzun olduğunu farkettim ki adeta nefesim yetmedi.
11: bu işin nefesle ne alakası var ki. sen de gün geçtikçe zekasızlaşıyosun ama ya! şu an çıkmam lazım bi yemek yiyip geliom.
s: ok afiyet olsun. gelince haber et.
s: o değil de 2. derse gircek miyiz?
11: olm imza kağıdında tek box var. şimdi farkederse ilk derste attığımız imza da güme gidebilir.
s: nasıl güme gidecek ya. sınıftakilere bizi sorup imzalarımızı mı silecek mal!
11: ağzını yüzünü dağıtırım lan senin! o zaman 2. derse kimse girmez.
s: girmesin, illa gir diyen mi var onlara! ders dinliyo herkes. senin gibi oturmuyo boş boş. GERİZEKALI!
11: onu iyi dedin bak. ama dinliyolar da noluyo. kimse bi bok anlamıyo. bravo suphi!
s: ya sen aptal mısın bi onu söyle rahatlicam. bi bok anlayıp anlamamalarının imza ile bir ilgisi varsa bunu bana bi açıkla.
11: insanları rencide ederek kendini yüceltemezsin. 21 yaşına geldin hala öğrenemedin. mal mısın nesin anlamadımki.
s: her şeyi çok biliyon doğru yazıyosun da “ki”yi niye ayrı yazmıyosun?
11:  ayrı yazdım da boşluğu kısa tutunca belli olmamış. ben istedikten sonra hayatta yazım ya da noktalama hatası yapmam. “morla the zevzek one” mısın nesin?
s: özür dilerim. hadi artık ara versin. bu konuşma burada biter ve ben çekip giderim.
11: zekasız olduğunu kabul ettikten sonra istediğin yere gidebilirsin.
s: tmm chaw.

“nassıng deyze” stv diyar diyar tadında saçma sapan bir post

– argadaşlar ha ben burayı tematik çalışacaktım, goygoya meyletmeyecektim ama hayat çok kısa, bugünlük böyle olsun. bi de ben manik depresifim onu biliyosunuz zaten (kız bulogır candır can fitilli kadife pantolonlular!)

– annemgil ( gil takısını sonuna eklediğiniz herşeyin taşralılaşması sempozyumu 6 temmuz atatürk kültür kongre salonu) istanbula gittiler ve istanbul onları yendi dostlar. 3 hafta oldu gelmiyolar, en son beleş diye gttikleri akvaryumda çocuklar ezilme tehlikesi gösterince inceden bi kıl olmuşlar istanbula ama tırt bi televizyon kanalının ikbiyle röportaj yapması üzerine (tambi öğretmen çocuğu olduğu için tabii ki tane tane konuşur oy) baktım daha coşmuş bunlar ” perşembe günü saat 4 de aman ha kaçırma izle” filan deyince dedim istanbul sizi eski bir banda kaydetmiş canlar ve dönüşünüz yok ellaham. babam da evde yalnız kalınca haftasonu yanına kaçtım gittim. sarıldım boyum uzamış tey tey tey bi zamanların atatürk gibi babası… babalarda yaygın görülen bir hastalık olarak ” çay var karpuz var”ın babama sirayet eden hali ” karpuz var erik var kaysı var kola var”. kolayı da karpuz gibi gıdadan sayıyo bi de. dünyanın en çok kola içen babası bu adam boru değil tabi. pazar günü kalktım yemek yapayım dedim. yemekler kötü oldu ve fakat ” ço kötü oldu baba valla beceremedim” dediğim babam gözünden yaş sıza sıza ” çok güzel olmuş gızım” diye diye o yemekleri yedi. baba yüreğinden sonra baba midesini de takdir ediyorum burdan, cansın baba midesi.

– yolda takriben 2 yaşlarında küçücük bi kız önündeki koltuğun milimetrik aralıklarla farklı yerlerini işaret ederek babasına “mu ni?” diye sordu ve babası da sanırım 52 defa filan “koltuk” diye cevap verdim. sonlara doğru adam ” gızım allahını seviyosan sus nolur kendimi öldürücem” derken gülmekten ağlıyodu. baba midesinden sonra şimdi de baba ağzı. aşkolsun baba ağzı vallaha sen de yorulmadın ha! benim bile çocuklara karşı sabır konusundaki başarım “bu ne?” “perde” “niye”den sonra düşüşe geçmişken seni de burdan selamlıyorum.

– ekimden beri önünden geçtikçe ” seni yaradana kurban olaym” yaptığımız, serviste 3 adım ilerimizde ayakta beklerken bile fırsatı kaçırmayıp ” ayyy chok datlı değil mi yhaaa”lara, ” aha buraya baktı sana baktı yok bana baktı”lara boğduğumuz ohayo asilzadesi nikin babasının türk olması ve nikin it gibi türkçe konuşuyor olmasına, tüm geçen o süre boyunca niye bize bakarken hep sırıttığını  anlamamıza filan baya olmuştu ama sonuçta nik bu okulda bir ekoldü ve onu beğenmek, fotokopi kuyruğu beklemek, yemekhaneden şikayet etmek gibi elzem bir görevdi. taa ki onu o kolsuz beyaz badisiyle görene kadar. olmadı nik, bu defa yakışmadı…

– herşey yine devasa bir yığın halini almaya başlayan kısıra biraz daha tuz eklememle başladı. evet bittğinde ben değil yemek tadına bile bakmak istemedim görüntüsünden doymuşum o derece. bi tabak doldurdum yan komşunun zilini çaldım. yan dediysem o kadar yan ki o kadar yan olur (bağlayamadım ahsuahaushau). hee dur şöyle diyeyim o kadar yan ki zillerini çalmam için kendi evimden çıkmam gerekmiyor şöyle uzanıp çalıveriyorum.( güzel bağladım) neyse kapıyı iyi niyetli görünen bir alfa erkeği açtı, kısır için hem kendisi hem göğüs kılları teşekkür etti o kadar alfa! ertesi gün saat gece 11 civarı kapım çalındı. kimo dedim her türk kadını gibi. gelen ses çogüzelhareketlerbunlar da kadın kılığına girmiş bir ersin sesi. resmen incelterek konuşan bildiğin erkek. ” tıbağınızı gitirmiştim” dedi lan nasıl tırstıysam kapıyı açmadım ” nişanlım evde değil” deyiverdim. pohaoshaahsuaha neyse sonra baya iyi güldüm kendime nişanlım evde yok nedir ya allah bin belamı… ertesi gün benim evde kızlarda var şeker bitmiş dedim hem gidip şunların kapısını çalayım hem de şu gizemi çözeyim. kapı açıldı. manzara: bir adet fanilalı alfa erkeği (ve göğüs kılları), bir adet concon görünümlü havai şortlu oğlan, bi de bir kadın için fazla kısa görünen bir elbiseden taşmış fazla uzun bacaklar, fazla kalkık bir popo, fazla sarı, fazla uzun saç tutamının yarısı görünen bir beden. dedim şeker alabilirmiyim, concon olanı ” dinizzz (yani deniz) şurdan şikeri uzatsana hıyatım” dedi, deniz şekeri uzattı yüzünü yine göremedim, alfa tabağımı da verdi, iyi geceler denildi kapı suratıma kapandı. ben dondum kaldım orda.banyoya girdim yan taraftan ses geliyo hoooooop kapatıyorum suyu tilki gibi dinliyorum. concon olan alfaya aşkım diyor bu kesin. alfanın adı ömer bu da kesin. deniz hiç konuşmuyor ama anladığım kadarıyla biri denizi istiyor karşılığında 1 milyar veriyor. bildiğim şimdilik bu kadar. conconla ömer sevgililerse oy gubban olayım da o deniz işi bulandırıyor. deniz kızım nerden çıktın sen?

– baş ucumda bi türlü sonuna gelemediğim kör saatçi, bi de uçan spagetti canavarının kutsal kitabı. akşam yatarken önce allahsız gibi bunları okuyorum okuyorum okuyorum, sonra da 3 kulhü bir elhamımı mırıldanıp hoooooop yatıyorum. henüz 16 yaşında olduğum için bazı şeyler kafamı çok kurcalıyor kitapları bırakmaya “yüreğim seni çok sevdi” serisini okumaya karar verdim. yok lan yok vermedim. it gibi de okuyorum ikisi de ço cüzel siz de okuyun.

– çinli gururu çok acayip. gururundan ölcekmiş gibi bi çinliyle tanıştım gıcık oldum. atamız anamız töremiz geleneğemizden öteye gidemedi. çocuklarınız 10 yaşından önce okuyamıyomuş ne diyon ganha diye sordu cevab veremedi. salah ya! koreliler ise candır can!

– kazım koyuncuyu çok özlüyorum bazen. sanki babamın oğlu mu ama özlüyorum.

– adabınca bronzlaştım, ne de güzel oldu. üstüne de o glimmering shimmering şeylerinden sürünce sen de çağla ben deyim biyonsi yakalamak bi yurdum kızı için asla zor değildir bilirsiniz. bikini tercihimi pin up girl temasınca seçtiğim için yüksek belli garardım işte o komik oldu biraz.

– biz bi para gününe girdik bana eylülde üç buşuk milyor gelecek nabeeeeeer?

– 5 liroya çakma tokidoki tişörtü bulduğum günden bu yana sosyete pazarı canım olmuştu ama show business dostlar zaman mı var allasen?

– online learning işine giricem demiştim ya. işte o iş bildiğiniz boka sarmaya başladı. yutuba görsel cv vidyosu çekip koycakmışız oy allam nerelere gidem…

– ço seviyore, ço öpüyore, yeni bi goy goy postunda görüşmek üzere :: kıps

Untitled

Öncelikle şu adamı dinleyin/izleyin diyerek yazıma başlamak istiyorum. Gerekli platformlarda paylaşıldı zaten. Buradan da paylaşalım. Videonun kendisini direkt sayfaya koymadım yükleme açısından sıkıntı olmasın diye. Zira birazdan fotoğraf falan da koymayı düşünüyorum. Bu yazıyı uzun tutabilirim. Bilmiyorum. Aslında dün gece yazacaktım. Çok yazı yazma havamdaydım. Sonra dedim ki yarın erken kalkar, kahvemi yaparım ohhh mis gibi yazarım. Fakat ne mümkün. Ben erken kalkamıyorum ki. Bir uyandım saat olmuş 12. Ohoo dedim. Hemen kahvaltı yaptım, kahvemi yaptım oturdum bilgisayarın başına. Ancak o dün geceki istek gitmişti. O yüzden uzun da olmayabilir yani yazı. Duruma göre bakalım artık.

Dün denemecan evlenme teklifinde bulunmuş bir arkadaşına. 10 yıl sonra evlenelim demiş. Böylece ikimiz de bir görevi tamamlamış bulunduk. Ben yanlış kişiye teklif ettim gerçi evlenme teklifini. Yani denemecan‘ın evlenme teklif ettiği kişiyle benim evlenme teklifi ettiğim kişiyi kıyaslarsak yanlış oldu. Benim de aslında başka bir kişiye teklif etmem gerekiyordu bu durumda. Yoksa kişi yanlış değil. Gerçi o başka kişiyle aslında 10 yıl sonra evlenelim biz klişesi yapılmıştı yine zamanında. Tam net olarak tarihi hatırlamıyorum ama 2006-2007 olabilir. Daha bir 5-6 yılım var. Zaten benim de 33 yaşımda evleneceğimi hesaba katarsak bütün bu teoriler de yanar. My theory isn’t perfect but it’s close.

Eski sevgililerimde -ya da dur eski sevgililerim demeyeyim de, hayatıma giren kızlarda diyim- kendimden bir parça gördüğümde acayip mutlu oluyorum. Bu konuyu biraz açayım… Mesela benimle birlikte Red Hot Chili Peppers dinlemeye başlayan bir kızın benden sonra RHCP fanı olması beni mutlu ediyor. Bu çok basit bir örnek oldu ama düşüncemi açıklamada yeterli oldu. Benim ona bir şeyler katabilmiş olmam ve benden sonra da onun devam ettiğini görmem güzel bir şey. Demek ki değerliymişim lan ben diyorum. Ya da Red Hot Chili Peppers değerli. Gerçi o sadece basit bir örnekti. Red Hot Chili Peppers, basitsiniz olm!

2 ya da 3 gün önce Scott Pilgrim vs. The World izliyordum. Orada bir kız var, ona aşık oldum ben. Yahu dedim ne kadar tatlı arkadaş. O ne endamdır, ne bakıştır öyle. Benim böyle dönem dönem aşık oluşlarım oluyor. Filmlerdeki hatunlara yani. Şöyle bir geçmiş taraması yaptım da kendi içimde, sanırım bunların ilki Ali Larter idi. Yalnız öyle her tipi de değil ha. Sadece o filmdeki tipine aşık olurdum. İşte Ali Larter’a Final Destination filminden aşık olmuştum mesela. Orda da şöyleydi işte;

Mesela ikinci filmde saçını sarıya boyamıştı. Orada hiç beğenmemiştim. Ondan sonra dur bakayım başka kimler vardı. Rachel Bilson – Last Kiss, Zooey Deschanel – Yes Man, Kristen Stewart – Adventureland ve son olarak da Mary Elizabeth Winstead – Scott Pilgrim vs. The World. Bu bağyanlar için de hemen bir göz atacak olursak, sırasıyla;







İşte böyle bir şey. Daha var tabii ama bunlar aklıma gelenler şu an işte. Fotoğrafları eklerken de adeta ne yazacağımı unuttum ha. Biraz oyalandım açıkçası. Değişik şeyler denemek istedim aslında. Böyle sadece ismin üzerine gelince fotoğraf açılsın falan diye ama bulamadım. Öyle olsaydı şık olurdu. Belki ileride bulurum. Mesela bu Mary Elizabeth gibi bi sevgilim olsa benim acayip mutlu olurum ben. Tripleri de böyle olsun. Yani filmdeki gibi olsun. Biraz içine kapanık olsun, depresif olsun. Depresif kız seviyorum lan ben. Ne bileyim. Mal mıyım neyim. Yalnız Mary Elizabeth Final Destination serilerinden birinde de oynamış. Ya kaçıncısında olacaktı. 3. filmde işte. Orada da hoşlanmıştım ama aşık olmamıştım. Tövbe estağfurullah. Neyse bu konuyu kapatalım artık.

3 (üç) demişken, aklıma bir şey geldi. Dün rulet oynuyoruz işte uriel ile. Bizim şansımıza kırmızıya bassak siyah geliyo siyaha bassak kırmızı geliyo. Neyse işte dedim 3’e basalım. 2 lira bastık ama. Çok da basılmaz. Yani tek bir sayıya çok para basmak mallık olur adeta. Hoop 3 geldi. Ya kaç gelecekti dedik. 2 liraya 72 lira almış olduk böylece. Ha ne oldu sonra o da gitti. Rulet oynamayın arkadaşlar. Rulet kötü bir oyun.

Neyse yeter şimdilik bu kadar. Anladım ki bir yazı yazacaksan görsel eklemeyeceksin. Bütün gazın gidiyo. Yine tam gaza gelmiştim ama olmadı. Fotoğraflarla yazıyı uzun gösterdim, biraz çakallık yaptım ama olur o kadar. Madem o kadar fotoğraf koyduk, bari baştaki Igor Presnyakov videosunu da ekleyelim tam olsun. Haydi öptüm.

Rock’n Coke 2011

Evet sevgili okurlar. Rock’n Coke‘a sayılı günler kaldı. Hepimiz gidiyoruz değil mi? Gidiyoruz gidiyoruz. Biletlerimizi, çadırlarımızı aldık hep değil mi? Aldık aldık. Nereye aldık lan! Bileti almadım ben daha. Neden almadım? Çünkü daha var. Bundan bir önceki Rock’n Coke’a son gün gidip kapıdan bilet aldığım için biraz rahatım. Peki kimler sahne alıyor Rock’n Coke’ta? Efendim, 16-17 Temmuz’da gerçekleşecek olan festivale birbirinden ünlü gruplar ve sanatçılar gelecek. Kimler bunlar? Hemen şöyle bir liste yapalım mesela…

LIMP BIZKIT MOTÖRHEAD
TRAVIS MOBY
MOGWAI SKUNK ANANSIE
2MANYDJ’S THE KOOKS
THIEVERY CORPORATION ESBEN AND THE WITCH
FRIENDLY FIRES FM BELFAST
PAOLO NUTINI BEACH HOUSE
TUNNG DUMAN
ATHENA KURBAN

 

Festival programı sanatçı bazında güzel ancak sahne sıralaması ve saat bakımından berbat. Hemen bir örnek vermek gerekirse, eğer Mogwai’i izlemek ve dinlemek isterseniz Travis’ten vazgeçmeniz gerekecek. Öyle iş mi olur lan! Valla ayıp. Şimdi ben ikisini de dinlemek istiyorsam ne yapıcam? Biraz ana sahneye mahkum gibi gözüksek de alternatif sahnelerdeki grupları da kaçırmamak gerekiyor. Neyse siz merak etmeyin. İlerleyen zamanlarda ben size festival programı da hazırlicam. Böylece alternatif sahnelere de akma şansımız olacak. Siz derseniz ki ben illa Travis’i Limp Bizkit’i Moby’i en önden izlicem, o zaman mecburen ana sahneden ayrılmicaksınız. Festival ruhunu bozmayın, aman diyim.

 

Şimdilik siz bu playlist’e çalışın biraz. Konserde çalacak şarkılar. %93,33 tutar diyorum ben. Kurban ve Duman’ın çok az şarkısı var. Onları öyle hani bi hatırlamak maksadıyla ekledim. Limp Bizkit, Motörhead, Travis, Moby, Paolo Nutini, Skunk Anansie, Thievery Corporation ve Friedly Fires ağırlıklı, 2ManyDJ’s ve Esben and The Witch de var. Öyle işte. Neyse hadi öptüm. Bye.