Ahoy Mateys!

  • Selam!
  • Askerden döneli çok oldu.
  • Geldiğimde hemen bir yazı yazmak istemiştim ancak olmadı. Hafızası iyi olanlar hatırlayacaklardır, askere gitmeden internetimi kapattırdığımı bir yazımda belirtmiştim. Döndükten sonra ise açtırması biraz zaman aldı. 1 hafta beklemek durumunda kaldım. Hal böyleyken benim de yazma hevesim kaçtı açıkçası. Şu anda da pek heves olduğu söylenemez.
  • Askerlik anısı anlatmayacağım. Bazılarınızı askerdeyken mail yolu ile haberdar etmiştim ara sıra. Yine hafızası iyi olanlar hatırlayacaklardır, askere gitmeden mail atmaya çalışacağıma dair düşüncelerimi bir yazımda belirtmiştim.
  • Ben buralarda yokken, blogla ilgilenen denemecan bazı olaylardan bahsetmiş. Yok efendim siteyi değiştirmek lazım, blogger nedir falan diye. Doğru demiş. En kısa zamanda farklı bir görünüme kavuşturacağız siteyi. Bu sadece tema değişikliği olmayacaktır efendim. Efendime söyleyeyim komple bir değişiklik düşünüyoruz. Varsa orijinal fikirleriniz, duymak isteriz. Histerik açıdan da önemli bir konu bu.
  • Şimdilik kısa kesiyorum. Fırsatını bulduğumda yazıcam.
  • Bye. 

Ondu rediyo a-oh!

Müzik dinliyorum, kendi arşivimi dinliyorum. Çok güzel bir şey bu biliyor musunuz!? Mesela şu an Regina Spektor – On The Radio dinliyorum. 

♪ Bam ba pam pa pam ♪

LAĞN!

Olum şark köşemi yapın. Sinirlendirmeyin beni!!! Elif Şafak 114 mü kaç bilelim yani. 18 Mayıs sabahına göre ayarlansın bak o geri sayım. Haftaya kontrol etcem.

Zaten haftada bir geliyoruz msn, gtalk ortamına. Orada da olmuyorsunuz. Tivitlere cevap yok. Facebook’ta ekşın yok. Vallahi üzüyosunuz lan beni. Biraz last.fm takılıyım bari. Dağılın marş marş.

-ARKADAŞLAR MERABA!

–SOOOĞGL!
-NASSINIZ?
–SOOĞL!
-Siz de sağolun! Lütfen beni rahatta dinleyin.

Umarım siz değerli blog okuyucularım da iyisinizdir. Yaklaşık 1 aydır yazamıyordum. Bakıyorum ben yazmayınca siz de yazmıyorsunuz! Hepiniz askere mi gittiniz lan! Valla beni hem üzdünüz hem de sinirlendirdiniz! Ben iyiyim ancak kafam biraz iyi kusura bakmayın. Kafam iyiyken yazarım bloga genelde bilirsiniz. Askerlik hakkında yazı yazacağımı düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Böyle şeylerden bahsetmek istemiyorum. Hayır, kötü geçtiğinden değil. Gayet şahane ve rahat geçmekte. Bilenler biliyor. Ancak görmemiş askere gitmiş olsun istemiyorum. Görmemiş demişken, Bilal Göregen napıyor lan acaba? Nası espri? Sağooooool! Pardon. SOĞL!

Denemecan’dan ricam Şark Köşesi‘ni bi düzenlesin artık. Zaten geçen aradım müsait değilim diyor bana ya. Kim bilir ne işler çeviriyordu. Buradan açıklasın onu. Denemecan İfşa-2 olsun.

Arada sırada defterime yazılar yazıyorum alaydayken. Alayına isyan! Bazıları bloga yazılacak cinste. Merak etmeyin lan sayko sayko hikayeler yok. Nası espri?

Bir ara o yazıları da yazarım belki. Belki de yazmam.

Yarın otelden çıkmadan bi daha yazabilirim. Olmadı haftaya yazarım. Olmadı yar su testisine dolmadı yar.

Öpüyorum hepinizi!..

Muhabere Onbaşı Sneyl Ankara

Asker Sneyl

Herkese merhaba. Merhaba bloggerlar. Merhaba blogcular. Merhaba ey dostlar. Uzun zaman sonra sizlere yazıyor olmanın verdiği haklı gururu ve sevinci taşımakta olduğumu belirtmek isterim. Yazamadığım için de hakikaten üzülüyordum aslında. Ciddiyim. Neyse işte, askere gidiyorum bilindiği üzere. Bilmeyenler de öğrenmiş oldular böylece. Bu yüzden gitmeden bir şeyler yazmak istedim. Nereye gideceğim ise sizi zerre kadar ilgilendirmez tamam mı? Şşş şaka şaka. İstanbul’a gidiyorum. 12 Aralık günü saat 3 gibi teslim olacağım. Ya kaç gibi teslim olacaktım ki zaten? Benimki de laf.. 12.12.2010 >> 1+2=3, 1+2=3, 2+0+1+0=3 ya kaç olacak lan?!!? Sinirlendirmeyin beni..

Şu anda sizlere bir internet cafeden sesleniyorum. Hem çarşı izinleri için de pratik olmuş oluyor. Ne işin var internet cafede derseniz de, şöyle bir cevap vermek isterim. Bugün ADSL aboneliğini iptal ettirdim. Eve döndüğümde kapanmış. Bu kadar mı hızlı kapatlır diye üzüldüm aslında. Kapatmıyorlar da ha! Neden iptal ettirmek istiyorsunuz? Askere gideceğim. Hmm o zaman 18 Mayıs’ta tekrar bekleriz sizi hihihihih.. Hæææææ.. Tövbe estağfurullah ya! Hah! Ne diyorduk? Internet Cafe… Bırakın en son ne zaman geldiğimi, ne zaman girdiğimi bile hatırlamıyorum internet cafeye. Ha diyecek olursanız girip de napıyosun sanki gerizekalı! Şöyle bir cevap vermek isterim ben de. Çıktı almak için falan lan.. 🙁

Gelelim bloga yazmadığım süre zarfında neler yaptığıma.. Aslına bakarsanız bu sizi hiç ilgilendirmez ama ben yine de neler yaptığımı ufak bir hikayeyle anlatmak isterim..Bir gün, bir köpekbalığını bir akvaryuma koyuyorlar. Yanına da küçük bir balık. Köpekbalığı deliler gibi aç. kikikikikik

Uzunca bir süre Samsun’daydım. Zaten yer yer dile getirdim yorum yazabildiğim kadar bloga. Onun dışında da pek bir şey yapmadım aslında. Aslında demişken.. Samsun hakkında güzel şeylerden bahsedecektim blogda ama olmadı. Kısmet olmadı. Güzel şeyler vardı kafamda ama işler yolunda gitmedi. Saptı. Olsun. Öyle de güzel oldu. Aslında arada bir dış engel kalmıyor ama köpekbalığının içinde hâlâ bir engel var. Tekrar kaybeden olmaktan korktuğu için bir adım bile atamıyor. Böyle yani…

Uzun yazmak isterdim ama Yeni Gazi Net Cafe de bir yere kadar beyler. Bir de fırsat buldukça mail atmaya, mesaj atmaya, buraya yazı yazmaya çalışacağım. Mail atma düşüncesi daha baskın ama. Eğer siz de sneyl’in askerlik hikayelerini dinlemek için yanıp tutuşuyorsanız yapmanız gereken tek şey, mailinizi bana bildirmek. Askerlik anısı falan anlatmicam ya korkmayın. İşte şurdayım, şunu yapıyorum, şöyle böyle tarzı ufak ufak mailler çarşılara çıkabildiğimde. Dur bakalım zaten daha. Belki de atmam.

Son olarak… Gideceğim yer öğrendiğim kadarıyla hakikaten temiz ve güzel. En büyük korkum duşlardaydı ancak kabinler varmış ve iki günde bir duş alma şansı varmış. Yemekler güzelmiş. Yani güzele benziyor. Gitmeden bilemeyiz tabii. Bir de muhabere eri olduğum için acemilikten sonra telefon telsiz takılma ihtimalim var. Çeşitli yerlere numaralar bırakılır zaten =)

Yazmak istediğim ama şu anda aklıma gelmeyen çok şey var eminim ama şimdilik bu kadar. Yani askerlik öncesi bu kadar. Mayıs’ta görüşmek üzere…

sneyl

The Rock And The Tide

Yeni bir albüm incelemesiyle karşınızdayım. Ancak By The Way gibi kapsamlı bir şey olmayacak. Joshua Radin‘in yeni albümünü henüz dinleyebildim. Peki Joshua Radin kimdir? Kısaca tanıyalım. Kendisi şarkıcı. Evet bu tanıtımdan sonra albüme geçelim. Ya da geçmeyelim. Bilemedim. Şimdi albümü 4 ya da 5 kez dinledim baştan sona. İlk dinleyişte bok gibi geldi. Ya hiç öyle denir mi! İnsanlar uğraşıyor albüm yapıyor, sen olmamış bu diyorsun. Bence saygısızlık bu. Yani bir African Child bile bugün bu yorumları haketmemeli. Get Him To The Greek filminden spoiler falan değil ha! Yani o filmden de, spoiler niteliği taşımıyor. Hayır taşısa ne olacak? Sanki bana hayatın anlamını anlatan bir film de. Neyse ne!

01. Road To Ride On
02. Streetlight
03. Here We Go
04. We Are Only Getting Better
05. The Rock And The Tide
06. You Got What I Need
07. Nowhere To Go
08. Think Ill Go Inside
09. The Ones With The Light
10. Youre Not As Young
11. One Leap
12. Wante
13. Brand New Day – Reprise
Bir Winter, bir Star Mile, bir Closer kadar olabilecek şarkı bulamadım ben. Ancak Road To Ride On, Here We Go, The Rock And The Tide, One Leap ve tabii ki Brand New Day ilk olarak dikkat çeken şarkılar. Brand New Day Reprise nasıl olsa.

Ancak siz Joshua Radin’i bilmiyorsanız, Winter, Star Mile falan dinleyin. Sonra bunlara bakarsınız isterseniz.

NOT: Arkadaşlar albümdeki şarkıları indirdikten sonra lütfen yarım saat içinde siliniz. Linkler albümün tanıtımı amaçlıdır, korsan amaçlı değildir. 
NOT2: Hani böyle albüm kapağını, şarkı isimlerini falan ortalamışım ya, o yüzden gaza geldim böyle. Yoksa link nerede biz göremiyoruz falan derseniz, ağzınızı yüzünüzü kırarım!

Bu da kız arkadaşım Lalezar’ın albümle birlikte gelen not defterine bir şeyler yazarken çekilmiş fotosu. Tatlişkom yhaaa…

Edit: Burada da albümden bazı şarkıları canlı söylemiş. Bakın isterseniz.

Kiss My Name


Asıl adı Antony Hegarty olan insan evladının grubunun adı Antony and The Johnsons. Antony sadece piyano çaldığı için böyle bir grup kurmuş. Bunlar, gitar, çello, keman vs. falan çaldıkları için müzik zengin oluyor haliyle. Yoksa kendisinin solo albümleri de var, yok değil. Piyanoyla nereye kadar.

Neyse işte sesini seviyorum ben bunun. Bu adamın falan diyemiyorum pek. O yüzden mümkün olduğunca cinsiyet belirtmeden yazmak istiyorum.

Zira tipe bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Adeta ne idüğü belirsiz. Ayrıca bu tipten nasıl böyle bir ses çıkıyor, orası da meçhul. Mesela James Mercer‘dan da o sesin çıkması mümkün değil ama çıkıyor işte.

Bu işler böyle. Selam ederim. /skiss