Scrobbling

Boomp3.com

Güzelmiş bu… Mutfakta yiyecek bir şeyler ararken buldum. Hop ironiye gelirsin oradan işte. Neyse açıklarsam ironi olmaz. Zaten kimse de anlamaz.

Last FM’de de skroplamam. Skrop nedir ayrıca ya!? Türkçe Last FM’e çok fena laflar hazırladım. Böyle çeviri mi olur? Şarkıyı da bi’ upload edemedi ha! O yüzden yazıyorum. Sadece o yüzden değil ama. Şimdi açıklarsam ironi olmaz. Zaten ironi de değil bu.

Nerede kalmıştık? Hah kapı çalmıştı. Şaka şaka…


Can Sıkıntısından – 2

– Nerede kalmıştık?
+ Nevresim takımı diyordun!
– Hah! Sıcak bir kış günüydü. Sahilde kumdan kale yaparken gökyüzü birden karardı. Denizden o şey beliriverdi. Kafamı kaldırmamla baygınlık geçirmem bir oldu. Arkadaş sağolsun hastaneye götürdü beni. Yaklaşık 3 saat komada kalmışım. Aslında daha erken uyanmışım ama 3 saat dolsun demişim. Doktor söyledi, daha uyutun beni demişim. Uyanmamla taburcu olmam bir oldu. Taburcu olmamla eve dönmem iki oldu. Eve dönmemle telefonumun çalması da üç oldu. Şimdi bunları karıştıralım sıraya sokalım. Sıradaymış zaten. Olaylar sırayla gelişmiş. Evet telefon çaldı, arayan Acun Bey’di. Merhaba dedim. Merhaba ben Acun dedi. Evet bildim onu dedim. Arkadaşım Christina orada yarışıyormuş. Gençken Balkan Müzik Festivali ’99 da birinci olmuştum. Onunla arkadaş olmuştuk. Hısımlığımız oradan kaynaklanıyor yani. 3 kutu kalmış, beni aramak istemiş. Ne hissediyorsun dedi. Valla az önce hastaneden çıktım yorgunum, kusura bakma dedim ve kapattım telefonu suratına. Sonradan öğrendim ki 1YTL almış. Üzülmedim buna. Benim hislerim kuvvetsizdir zaten. Fiziğim de iyi değildir. İngiltere’ye de bir kez gitsem yüz kez anlatırım. Sonra kapı çaldı. Gelen gideni aratırdı. Hayrola dedim sen bir varlıkmışsın. Gideni aratır diye bir varlık varmış. Ne istiyorsun dedim. Benden gideni aramamı istedi…

Yazar Notu: Bu noktada devreye girmek istiyorum ben. Şalteri indirmiştim yine. Devreye girmem lazım. Bu kadar saçmalanmaz artık. Bu aslında bir yazı dizisi falan da değil yani. Canım sıkıldıkça böyle şeyler yapmaya karar vermiş de değilim. Öyle uyduruk şeyler yani.

Yazar Notu-2: Bu arada bir şeye değinmek istiyorum. Bazı arkadaşlarımdan eleştri aldım. Çok edebi yazıların vardı, onlardan neden yazmıyorsun artık diye. Çok güzel cümlelerin vardı, onlardan neden yazmıyorsun artık diye. (Tamam ikinci cümle olayı abartmak için fazlalık) Cevab veremedim.
Bye!

Can Sıkıntısından

+ Naber abi nasılsın?
– İyi diyelim iyi olalım Tuncay. Sen nasılsın?
+ Adımı nerden biliyorsun sen abi? Benim de morallerim bozuk sorma ya.
– Kaç tane moralin var olum senin? Hepsi mi bozuk?
+ Evet abi, hepsi bozuk. Adımı nereden biliyorsun dedim.
– Anlatayım… Üniversitedeki öğrencilik yıllarım Almanya’da geçti benim. Unterhaşing’deydim. Aslında Ufuk Üniversitesi’ni kazandım ama gitmedim. O yüzden Köln’de kaldım. Unterhaşing zor diye Köln’e göç ettim. Allem ettim, kallem ettim, oradaki bir yurda kayıt yaptırmayı başardım. Ne dolaplar çevirirdim o yıllarda. Çok çakaldım çok. Arkadaşlar edindim orada kendime. Muhabbet gırla. Çok eğlendik çok. Bild Üniversitesi’ne de gidip gelmeye başladım. Derslere girmiyordum. Sadece gidip geliyordum yurttakiler kıllanmasın diye. Servisi de vardı. İyiydi anlayacağın. O zamanlar servis ücreti 1 Mark. Bir gün okul yönetimi servislere artık kimlikle binilecek demesin mi? Bir büfe açmışlar, oradan kimlik kartına dolum yapıyorsun. Hocam bu seferlik para versek olmaz mı dedim. Olmaz hocam dedi. Kimlik yok da bende hocam, ziyarete gelmiştim bir arkadaşı dedim. O zaman olur hocam dedi. Haydi oğlum dedim kendi kendime. Bu seferlik yırttık. Daha sonra ne yapacağımı hiç düşünmemiştim. Servise de şansıma yurt görevlisi binmiş. Dedi ki, hocam sen yurtta kalmıyor musun? Ne diyeceğimi bilemedim. Hemen Grodna‘daki askerlik arkadaşımı aradım. Askerliği Grodna’da yaptım ben. Güzelcene bir birliğimiz vardı. Julia (ulan şuna da url verdim ya helal bana) diye bir kankam vardı askerde. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Onu aradım, açmadı. Çaresizdim. Yurt arkadaşlarım bana sırtını dönmüştü. Peki dedim. Sadece peki. Çabuk pılını pırtını topla ayrıl yurttan dedi bana. Yine sadece peki dedim. Geçtim odama. Bir bir topluyorum eşyalarımı. Valizim var büyükcene. İçine 3 yetişkin insan sığar yani, ben sana öyle diyim. Dolduruyorum eşyaları içine. Derken Julia geri dönüş yaptı bana. Açtım. Aramışsın şarjdaydı telefonum duymamışım dedi. Önemli değil dedim. Red Light District 2011’de kapatılacakmış. Kapanmadan bir gidelim diyecektim dedim. Olur tabii gideriz dedi. Yazın gidelim dedi. Not defterime yazdım zaten ben de dedim. Kuşadası’na gideriz oradan da dedi. Olur dedim. Görüşürüz dedik aynı anda, kapattık. Kapatmamla birlikte bir tıkırtı duydum. Kapı açıldı ve yurt görevlisi içeri girdi. İstemeden kulak misafiri oldum telefon konuşmana dedi. Önemli değil dedim. Bir şey teklif edeceğim sana dedi. Eğer beni de götürürseniz oraya burada kalabilirsin yaza kadar dedi. Vallaha mı dedim. Hee dedi. Hadi ben kaçtım görüşürüz dedi. Ben nasıl sevinçliyim. Hemen eşyaları geri yerlerine koyuyorum bir bir. Nevresim takımlarını da çıkarmıştım. Tek başıma, iki kişilik yorgana nevresimi geçirmeye çalışırken bayılmışım…
+ …..
– …..
+ Eee abi sonra ne oldu?
– Dur be oğlum, hazır bayılmışken iki soluklanayım. Hep ben konuştum biraz da sen anlat bakalım. Ne oldu neden bozuk bakalım morallerin senin Akif?
+ Adımı nerden biliyorsun sen abi?

Sen Ders Çalışma, Bunlarla Uğraş


You love being in love… so much so that it’s very hard for you to be single.

Unfortunately, it’s difficult for you to stay in love over time. Too many people intrigue you!

Only your true love will be able to keep you interested over time.

Number of True Loves You’ll Have: 2

Number of Times You’ll Have Your Heart Broken: 4

You are most compatible with people born on the 8th, 17th, and 26th of the month.


Your Birthdate: January 26

Kısmen doğru demiş. Aslında tamamen doğru. Gayet iyi biliyor yani. Kim ki bu? Kim ki duk!

Buna göre kırılması gereken 1 kalbim daha var. Kim kıracaksa gelsin kırsın. Bitsin artık bu çile, çekemem bile bile afedersin.

Ve yine buna göre gerçek aşkı gösterecek 1 kişi daha var. O da kimse gelsin. Buradan açık çek. Al!
Bakın tarihler de bellidir, üç aşağı beş yukarı oynama yapabilir, kabulümdür. Üç aşağı oynama yapması daha iyidir. Üç yukarı da olur. Hatta direk üç olsun. Güç olmasın.
Hah böyle konuşayım kimse sevmesin beni, o olsun. Oh olsun!

Not: Başlıkta da kendime bir kızdım bir kızdım sormayın. Doğru diyor kim diyorsa.
Not2: Kolumdaki yanık nasıl kötü oldu anlatamam. Su topladı demiştim ya, gece gitmiş o. Yerine iğrenç derisiz bir şey gelmiş. Neyse anlatmayayım daha fazla. Gerisini görüntüler söylesin. Evet işte o fotoğraflar…
Not3: Ne kadar kötü değil mi? O yüzden sansürledim fotoğrafları. Ancak bu kadarını gösterebildim.
Not4: Eee hani hiç fotoğraf yok dediniz değil mi? fa? sol? la? si? do?

Viva La Egale!

Geçenlerde Beyaz Rusya’ya gittim tatil için. Geçenlerde dediysem, yakın tarih değil. Oldu baya. Bayatladı. Neyse işte, oradan bir arkadaş mesaj atmış. Çok ileri düzeyde de Rusça bilmem ben. Bilirim de bilmezden gelirim bazen. Anlamadığım bir kelime oldu. Bakayım sözlükten dedim. Çok da güzel sözlüğüm vardır, resimli falan. Boyamalı. Baktım oradan kelimeye. Bulamadım tabii. Öyle kaldı işte o mesaj. Herhalde slm nbr pls ltf tşk bye yazdı.

Kış geliyor ya hani yavaş yavaş, o yüzden bir güzel oldu. Hani soğuk iyidir. Faydalıdır. Hee nereye faydalı lan. Yalnız kış olduğu vakit, benim odamdaki hava inanılmaz uyuşuk bir havaya bürünüyor. Have gibi. Hava ya ondan. Komik mi? Şöyle ki, şimdi soğuk olduğundan ocak yakıyorum ben. Anacığım o nasıl emiyor, kurutuyor havayı anlatamam. Nasıl mayışıyorsun, nasıl kedi kıvamına geliyorsun anlatamam. Yaşayan bilir ancak.

Alışverişe çıkmam lazım bir gün. Neler alacağım neler! Çok şahane sürprizlerim var. Bir de öyle bir şey vardır; yok kendime hediye aldım, yok kendimi şımarttım, yok kendimi d-smarttım gibi…

Mazinde bir tarih yatar! Ya-şa Fenerbahçe! Fenerbahçe maçlarında acayip gaza geliyorum. Çok deli bağırıyorum. Ama çok da keyif alıyorum. Bilmem işte, benimkisi de böyle bir zevk. Oysa ne olacak ki, yense bana mı yeniyor? Yöö… Olsun güzeldir. Candır.

Red Hot Chili Peppers ara verdi ya hani, yavaş yavaş soğutacaklar kendilerinden o olacak. Yeni bi grup keşfetsem iyi olacak.

Okul da bi’ açılmadı gitti ha! Yalnız ders çalışacağım ben yarın biraz. Bir sabah olsun daha neler neler yapacağım. Dağlara taşlara… Bugünlük bu kadar blog. Son bir yazı daha kaldı. Sonra egale!

Benzemez Kimse Sana, Tavrına Hayran Olayım

Hani 4 tane kız sevmiyorum demiştim ya. Artık onları seviyorum ben. İsim vermek gibi olmasın, ya da veriyorum; kupa, sinek, karo, maça. Canlarım benim.

Hafif alkollüyüm. Hafif dediysem, galonla bira içtim işte. Halbuki param da vardı, alsaydım ya adam gibi içki. Olsun… Bira da iyidir. Gerçi ben alkollüyken kağıda yazardım. Bu seferlik böyle oldu. Kağıda geçiriyim bari sonradan. Ne işime yararsa?

Geçenlerde çok garip şeyler oldu ama anlatmayacağım. Öyle işte…

Wicker Park var bildin mi? Hah! İşte öyle şeyler olmasın hiç tamam mı? Rahat durun! Sinirlendirmeyin beni…

Az sonra bir arkadaşımın doğum gününü kutlayacağım. Greenwich Mean Time ile bekliyoruz. Oradan geri sayacağız. Sonra iyi ki doğdun Çalıkuşu diyeceğiz. Benim adım Çalıkuğşuğ! Huşu… Haşişi haşişa.. Çok yaşa! Sen de gör..

Yaa işte böyle bir şey Erol Evginciğim. Sen ne kadar söylersen söyle, bakmakla görmek arasında çok fark var. Misal, ben… Bu da böyle işte.

Yarın bayram.. Herkesin bayramını kutlarım buradan. Gerçi bayram ismiyle ilgili bir takım spekülasyonlar var. Her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Rahat durun!

İlkokulda kafam yarılmıştı bir kere benim. Zaten ufak tefektim ben, erken başladığımdan. Öyle işte. Baktım denemecan ilkokul anısı anlatmış, boş geçmeyeyim dedim.

Şu an tam olarak bir dakika kaldı saatin 00:00 olmasına. İyi ki doğduk!

Zaman Edit: Blogger saati çok geriymiş olum…

Seher Vakti Futbol

Seher vakti gelen mail sesiyle irkildim. Beni bilen bilir, mail geldiği zaman “bibip mail madıfakığ” der. Hee, ben öyle hoşlanıyorum. Eurotrip’ten araktır aslında o. Eurotrip’i ilk izlediğim zamanlar ADSL yoktu bende. Ne kadar çok hoşuma gitmişti. Ya demiştim ne güzel bu böyle. Hee, işte o yüzden yaptım ben de. Neyse bunlara daha sonraki bir yazımda da değinebilirdim aslında.

Maili açmamla okumam bir oldu. Çünkü mail boştu. Sağolsun icanfootball boş mail yollamış. Eee dedim. Ben nasıl “confirm” ederim? Ya da “onaylamak” diyelim bundan sonra buna. Halbuki heveslenmiştim de ona. Bayramda oynarım diye. Oyna oyna. Başka işin yok zaten. Projesi olsun, raporu olsun bitti, o kaldı. O boş mailde şöyle mouse’a tıklayarak bir tarattım sayfayı. Aynen bunlar yazıyordu işte. Ben de Re:ICANFOOTBALL başlıklı bir mail gönderdim kendilerine. Oysa ki bana noreply demişlerdi. Dedim ki, olum daha var projesi olsun, raporu olsun. 1 Ekim ne kadar sıradan bir tarih olsa da dedim, o zaman başlayacağız biz dedim, 9 Ekim de aslında ne kadar sıradan da olsa dedim, o tarihe kadar da mola vereceğiz dedim.

Sonra uyumuşum….

Uyurum tabii sabahın 5inde mail gelirse, uyurum. Ya ne yapacağıdım?