Bana en cok ne koydu, biliyonuz mu?

Guzel baslayan gece, taksicinin acik tekel ararkenki sacmalamalariyla boka sarmaya baslamisti. Eve dondugumuzde, limon olmadigindan, portakallari sacmasapan dogradim tekilanin yanina. Nedense biralar bittikten sonra kimse tekilaya ilgi gostermedi. Bir shot ya yapilmistir ya yapilmamistir adam basi. Tekilanin biraz onaltinci sinif olmasinin da payi yok denemez bu ilgisizlikte. Portakallar tek basina yenile dururken, aramizdan japon konsolosu kardesimizi uykunun zalim kollarina teslim ettik. Ardindan herkesin bildigi istenmeyen olaylar vuku buldu.

Saat iyice gec olmustu ve yanyana oturuyorduk acik televizyonun karsisinda hic ses cikarmadan. Sonra televizyonu acik isteyip istemedigimi sorduktan sonra odasina gecti. Bana gececek oda kalmamisti. Koltukta takilacaktim. japon konsolosu’nun hunharca sizmis olmasindan cesaretle onun odasindan yastiklari caldim. Hem yatakta yatacak hem de bir de yastikla mi yatacakti? Yuh amina koyayim o kadar da degildi. Kendimi cok hakli hissederek iki yastigi kanapede ayarladim ve biraz nette takildiktan sonra bir iki saat kadar uyudum. Sabah erken cikmam gerekiyordu ve onlari son gorusum olacakti. japon konsolosu’nu uyandirdim. Onunla gorusecektik aslinda plana gore o yuzden tam vedalasmadik. Ardindan sneyl’in odasina girdim. “Amcoolu ben gidiyom.” dedim. Uyanikti, kafa salladi sadece. Baska bir sey demedi. Ben de demedim. Ciktim sonra evden.

Bir veda edemedik dogru duzgun. Iste bana en cok o koydu.

Fatsa’daki Mal

Bana dedemden kalmistir. Saka lan saka. Hasiktir naber?

Simdi size burada yuzyilin ask hikayesini anlatacagim. Buyuk asklar karadenizde baslar demisler ne de olsa atalarimiz. Senelerden ben diyeyim 1978 sen de circa 1979, develer tellal iken, pireler berber iken, Farfara’dan Sursure’den bir Keloglan gecmis buralardan. Bu kelin adi Tarkan’mis ama soyadi Tevetoglu degilmis. “Sarkan sarkan sarkan” derken zaman icinde evrilip Tarkan’a donmus adi. Kafasinda cocukluktan beri hic sac olmadigindan civardaki herkes ona “Keloglan, napiyon amina kodugum?” diye hal hatir sorarmis. O da hic uzulmez bir gun sac ektirecegi umuduyla; “Iyidir yarraaam, sizden naber?” diye cevap verirmis soranlara. Gel zaman git zaman Keloglan is bulmak umuduyla Elazig’dan Artvin’e gocmus ve orada bir madende is bulmus. Artvin’in suyundan midir, lahmacunundan midir bilinmez yolu bir de Fatsa’ya dusmus. “Lan buraya hava alani yapacaklardi dur bir bakayim amk.” demis icinden ve yola koyulmus. Yolda Hekimoglu’yla karsilasan Keloglan, Unye ve Fatsa’nin bir olmasina ragmen bas etmis ve Hekimoglu’nun can dostu, yetimlerin savunucu olmus. Hekimoglu o zaman biraz yasli oldugundan kendini saza turkuye verince, Keloglan’a bir gun muhabbet baginda demis ki “Benim kizi sana verelim.”. Bunu duyan Keloglan durur mu yapistirmis Nasreddin Hoca’yi. Nasreddin Hoca boyle bir anda yapistirilinca hoslanmamis tabii bu isten, “Ooo malbus varsa alirim bir dal.” diyerek ortami yumusatmaya calismissa da ugraslari nafile, ortam falan yatismamis. Buraya kadar okuyup da hala durumu olmayan varsa ona da bravo valla. Neyse gel zaman git zemen Hekimoglu’nun kizinin dillere destan guzelligi arsa yayilmis ve o zaman arsa deger belki basim diye agitlar yakan gercek askin savascisi Romeo, Fatsa’ya yola cikmis bu dunyalar guzeli afet-i devran’in goz yaslarini silmek icin. O sirada Hande Yener durur mu, yapistirmis cevabi. Hea iste sonra ne olmus derseniz, sonra Hekimoglu olum doseginde Keloglan’i kizi Kelile’yi evlendirmis. Kelile, Dimne’yle bir olup Keloglan’a tuzak kurmus ve babasinin servetinden Keloglan’i mahrum birakmayi amaclayan hain bir plan kurmus. Bu planin detaylarina burada girmek istemiyorum. Hea iste ondan sonra Keloglan bunu ogrenince “Sikerim tasini taragini!” diye atarlanip ceketini almis ve Elazig’a geri donmus. Bu sefer gencliginde “Napiyon amina kodugum?” sorusunu yonelten mahalle esrafi “Ne oldu senin kadin?” demeye baslamislar. Keloglan cok sinirlenmis ve icinden “Siktim oldu amina koyim.” demis. Siniri yatisinca Fatsa’daki mallarimin uzerine yatti diye anlatmaya baslamis Kelile’yi herkese. Olay bu yani.

Son not: Hikayedeki kufurlerden yola cikip yureginin derinliklerindeki psikoanalisti uyandiracaklarin da amina koyayim. Cok eril bir dil kullandigim icin kompleksim olabilir. Ok Bye!

Sneyl’in anlami

Aciklandi mi?

Allahin bizi inandirmasi

“Allah sizi inandirsin” obeginin kullanilmasi bu gerekliligi dogurur. Bu inanilmaz uzun incelemeyi burada sonlandirirken, Almanya’daki teyzem Helga’ya, su anda Kirkagac’ta askerligini yapmakta olan can dostum Sylvester’e ve bilumum uzay-zamandaki envai cesit insana selam ederim.

Dev anket ama secim degil

Eger yeterince talep gelirse SNEYL’in ne manaya geldigini aciklayacagim

Boyle hayvani uzun bir baslik atarak WP’nin limitlerini de denerim. Bakalim sandikta belli olacak her sey. Halk ne istiyor o zaman gorecegiz.

Oy toplama islemi Turkiye saati ile 7 Nisan 2014 13:00’te sona erecek. Sonuclara itiraz iki (2) gun icerisinde yapilmak zorunda.

Napiyonuz lan yavusaklar?

Bu da moda oldu amk. Iki ayda bir hadi blogu canlandiralim diye gaza gelip sonra bir post yazdiktan sonra bes ay bos birakiyoz. Boyle is olmayacagi icin, bu gidisata bir dur demek icin kollari sivadim ve neredeyse butun sacmasapan hesaplarimi kapattim. Bundan sonra butun konsantrasyonumu buraya verecem anladiniz mi lan?

Anlamayanlar icin yaziyorum. Bundan sonra beni buradan takip edeceksiniz. Yakinda konser monser varsa ona gideyim bari ya. 6 Haziran 2014 Istanbul Atmosferik Yarrak Metal bulusuyor etkinligine gidip onun bir degerlendirmesini yaparim ama 6 Haziran’a cok var daha. O yuzden daha once 6 Nisan 2014 Sanatcilar Kahvesi Saza Doyuyor halk senligine gidip, gozlemlerimi paylasirim.

Firefox’ta kullandigim pluginleri tanitirdim ama Firefox kullanmiyom ki artik ad. O yuzden gereksiz bir tanitim yazisina da gerek yok. Bakalim Lahanos Mahanos daha var.

CSR Seker

Limon suyuyla belirli bir oranda karistirilip, poset cay yardimiyla renk verilmis sicak suya konuldugunda tadindan yenmez CSR Seker, cunku icilir. Diyeceksiniz ki “Ulan hayvan, onceden karistirmasak da bardakta ucunu birden karistirsak olmaz mi?”. Bunu diyecek olani da biz iyi biliriz. Okuma lan bundan sonrasini yazinin. Bir daha da girme bu sayfaya. Konuya geri doneyim. Aslinda size CSR Seker’in besin degerlerini de vermek isterim ama yazi sikici hale gelebilir eger oyle bir sey yaparsam. Biraz da ne yalan soyleyeyim usendim acikcasi onlari simdi yazmaya. Isteyen acar sitesinden -csrsugar ama sonunda au var com’un- bakar. Tabii benim gibi usenip siteye de yazmadilarsa bakamazsiniz. Sanki bana balkupu’nunkine bakiyonuz da artist artist hareketler ya.

Hah ne diyoduk? Unuttum, zaten cay poseti de kalmamis o yuzden icemeyecegim. Dolayisiyla size de nasil yapildigini anlatamayacagim. Onu da bilmiyorsaniz zaten yaziklar olsun ya! Makarna yapmayi 20 yasinda ogrenen bazi adamlar var aranizda biliyorum!

Bir yere baglamadan birakacagim, biraz da alistirma olsun. Yazmaya yazmaya parmaklarim kireclenmis.

Saka lan saka! Ne kireclenmesi, oyle sey mi olur. Soru cumlesi olmadigindan soru isareti koymadim. Nasil fikir? Iste bunlar hep evrimsel dilbilimi. Ya ne sanmistiniz? Evrimden konu acilmisken gecen Hangout’ta apansiz uyuyup kaldigimi da bilen bilir. Angutyus kitap yazmis da aranizdan bazilari “Angutyus kim?” diyecek, o yuzden bunun cok uzerinde durmayacagim. Cahil misiniz ya?

Grup Yorum 2007’de falan dagilip, yeniden birlesip, tekrar dagilmis. Bu cumlemi de “zarar verici nitelikte dezenformasyon” diye ispiyonlayin gotunuz yiyiyorsa. Hodri meydan!

Wellington icin iftar vakti.

ANAFOR

Neredeyse mekana giremeyecektik. Ama ben yine de “Arkaya dogru ilerleyelim, arkalar hep bos.” diyebildim. Kiminle beklemistik orada en son, kiminle karar vermistik ne yiyecegimize hatirlamiyorum. Her zamanki gibi… Ben yine bagirdim “Arkalar hep bos.”. Sonunda ilk gordugume tekme tokat giristim. Ama elimde kalacakti, dovemedim. Hatta o mekanda daha fazla duramadim bile. Son bir kere daha “Arkalara dogru ilerleyelim!” diye bagirip baska bir mekana gectim. Arkalarinda en ufak bosluk barindirmayan o yesil mekana…