Cuma gunu ani bir kararla Sydney’e gidecegimden bahsetmistim. Bu yazinin basligini da “veni vidi vici” koymak istedim ama cogumuz icin haftasonu kacamagi daha fazla sey ifade edecektir diye dusunup vazgectim. Cuma gunu saat 4 te cay faslimizi bitirdikten sonra muhendisligin futbol organizasyonu oldugunu ogrendim. Peter, oda arkadasim, davet etti aslinda. “Gel, zevkli oluyor.” dedi. Sydney’e gidecek trene 1,5 saat kalmasina ragmen kabul ettim. Yanimda ne sort ne de tisort oldugundan gomlek ve kot pantalon ile oyuna dahil oldum. 1 saat kadar oynayip izin istedim. Les gibi terlemistim ama yapacak birsey yoktu. Trene zar zor yetistim. En bos vagonu secerek insanlardan uzak bir yere oturdum. 2,5 saat suren bir yolculugun ardindan Sydney Central’a vardim. Trenle seyahat cok rahat ayrica trenler de oldukca dakik. Trenden indikten sonra dogruca otele yurumeye basladim. Yaklasik 1 km civari bir mesafe. Etrafi da hayvan gibi izledigim icin otele varmam 15 dakikami aldi diyebilirim. Trenden indigimde saat 8 olmasina ragmen sokakta ayik Avustralyali’ya rastlamadim. Ayik insanlar genelde Asya’dan gelmis olanlardi. Hayatimda o kadar cok ulkeden insani ayni yerde hic gormemistim. Cok kulturlu diyorlar ya hakikaten oyle. “Ne mozaigi ulan!” dedim sonra kendi kendime icimden. Hey gidi. Dogruca odama yerlestim ve minibar ile banyonun nimetlerinden faydalandim. Baktim olacak gibi degil karnim da ac dedim bari su “Magic” dedikleri olayi arayayim. Efendim bu olay otelin tek tus musteri hizmetleri ulasimi gibi bir sey. Ne isterseniz bunu ariyosunuz ya da direkt birimin dahilisini ariyorsunuz. Isim cok oldugundan her birimi ayrica aramak zor geldi ve “Magic” e dahil olmamin zamanidir diye dusundum. Yanimda tisortum yoktu, tras makinami almamistim, dis fircam cantamdaydi ama dis macunum yoktu zaten spontane gelismis bir gezide daha fazlasini bekleyemezsiniz. Aradim dedim ki birader bana tras bicagi, kopuk, dis macunu bir de varsa tisort yollayin. Adam tisortu duyana kadar gayet seviyeli bir konusma icerisindeydik 🙂 Tisortu duyduktan sonra biraz civitti gibi geldi bana. Beklemeye aldi, bir 30 saniye bekledim. Aramis, taramis, sormus, sorusturmus koca otelde aksam 9 da musteriye tisort verebilecek ya da satabilecek dukkan yok. Dedi ki “Yarin sabah cikarsiniz disaridan alirsiniz, dukkanlar cok yakin.”. “Eyvallah babacan.” dedim. 5 dakika sonra tras kopugum, jiletim ve macunla birlikte dis fircam geldi. Bir de yemek soylemistim onu da getirdi canini yedigimin garsonu 10 dakika sonra. Soyle soyleyeyim, Avustralya’nin et anlayisini seviyorum 🙂 Yemegimi yedim, trasimi oldum, disimi fircaladim. Tekrar macit beyi aradim. Dedim ki “Marble bar varmis, kacta aciliyor? Kilik kiyafet seysi var mi?”. Dedi ki “Yok yok.”. “Iyi guzel” dedim. Lakin “6 pm to late” soylemindeki late i cikaramadim. O da anlamis olacak ki “Yani 12 yle 2 arasi bir saatte kapaniyor.” dedi. “Gozumsun macit!” diyerek tesekkur ettim. Buraya kaar hersey mukemmel. Artik hazirlanip marble bar a inme vakti gelmisti. Indim de. Lakin insan azdi millet o saatte sizdigi icin pek kalan yoktu. 2 bira ictim kendime geldim. Odaya ciktim ve minibara abandim. Daha sonra lan kuru kuru icmeyeyim diye televizyonu actim. Bir de ne goreyim normal tv yayinlarinin yani sira buranin kablolusu gibi dusunebilecegimiz foxtel de var. Bunlar da yetmiyormus 30 civari film, girls gone wild serisi ve 10 civari da cesitli erotik film vardi. Eger film izlemek istiyorsaniz film fiyatlari 15.95 ile 19.95 arasinda degisiyor. Lan dedim oh ane kadar pahali bir film icin. Sonra baktim ki hemen yanda bir secenek var. Movie deal. 24 saat icinde ne izlersen izle toplamda 24.95 “Oh” dedim. Hemen “Deal or No Deal?” diye sordum kendime. “Cocugum hasta acun bey ameliyat parasi 80000 lira gerekiyor.” dedim sonra “Deal” dedim. Sesli sesli dedim bunlari. Zack and Miri make a porno, Fired Up, Angels and Demons, He’s just not that into you, Solo Erotica, Girls Gone Wild Spring Break kombosuyla geceyi tamamladim. Solo Eroticayi hizli hizli gectim de Girls Gone Wild hakikaten izlenmeye deger. Yalniz yadirgadigim bir sey oldu. Koca otelde porno yayin yok. Ilginc tabii. 2-3 saatlik bir uykudan sonra tekrar dusumu alip acik bufe kahvaltiya indim. Meyve suyumu, kahvemi ictim. Misir gevregimi, peynir ekmek, recelimi yedim. Sonra odaya donup lan hazir guzel banyo bulmusken bir dus daha alayim dedim. Sonra tisortumun olmadigi aklima gelince tisort almak icin tekrar disari ciktim. Cotton on yazan bir magazada disime gore tisortler buldum. Tanesi 15 dolar. 2 tane aldim seneye de giyerim dedim. Odaya geri donup derimi eskitme amacli dusumu aldim. Vucut sampuani cok guzel kokuyor. Lan o degil ne yaptim ya. Hayatimda vucut losyonu kullanmis bir insan degilim. Bundan sonra da muhtemelen kullanmam ama o Cumartesi oglen banyosundan sonra butun vucudumu gidip losyonlamam gercekten komikti aiushdaisuhd. Neyse daha sonra odadan cikip “Darling Harbour” a gittim. Ilk isim IMAX e gidip 3 boyutlu bir film izlemekti. 29m x 36m ekranda, ki dunyadaki en buyuk ekrandir, Egypt 3D isimli filmimi izlerken zevkten dort kose oldum. 15000 watt Sonics ses sistemi ile IMAX tecrubesi anlatilmaz yasanir. Kisaca soyle tarif etmeye calisayim. Bildigin Misir’da takiliyosun filmdeki karakterlerle. Lan bu super bir sey ya. Bunun teknolojisine kurban olurum. Canini yiyeyim. Bundan dunyanin her yerine yapmalari lazim. Daha sonra meshur Akvaryum’a gittim. Akvaryum gezisi hemen hemen 2 saatimi aldi. Lan olum lan. Ne istersen. Aklina gelebilecek butun baliklar ve tabii gelmeyecekler de orada duruyor. Sadece baliklar da degil timsahi olsun, hayvanlar alemine ait suda yasayan canlilar olsun hepsi orada. Oceanarium diye bir bolumu var ki devasa kopekbaliklariyla aranizda sadece 2-3 cm kalinliginda bir camin oldugu yer. Boyle yururken yaninizda geliyo falan sevimli yani. Bu da gorulmesi gereken bir yer. Daha sonra bir de feribota bineyim dedim ama happy hour gecmis ben de madem happy hour gecti o zaman artik bir de barlarini gorelim dedim. Darling Harbour da Pyrmont Bridge’in altinda Helm Bar diye bir yer var. Helm bar normal bildigimiz bar ama korfezi goruyor iste. Onu korfez zaten neyse feribotlar insanlar falan. Gittim hemen cam kenarinda bir masaya coktum. Dedim gece uzun kaptirmayak simdiden buralari. Bara gidip, az sonra soyleyecegim birayi ozellikle sneyl kankamin aklina kazimasinda fayda var o cok sevecektir, Carlton Draught istedim. Bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha darken epey de oldu saat. Cesit cesit insanlarla tanistim. Hollandalisi, Ingilizi, Japonu, Singapurlusu hepsiyle de barda otururken. Bir sey oluyo laf atiyolar ya da sen artik yeterince ictiysen laf atiyosun sonra biraz muhabbet sonra baskasina gidiyosun. Benim gibi biri icin bile sosyallesilebilecek bir ortam. Oradan aksam cikip otele yurumeye basladim lakin idrar torbamdaki muthis basinca karsi koyamayip gozume kestirdigim bir koseye tam holigan tarzi isedim. Resmen isedim. Bilenler bilir, ictikten sonra acikirim. Hemen otelin biraz altindaki mcdonalds da karnimi doyurup odaya ciktim. Odada minibara biraz daha abandim ve sonra televizyon seyrederken, 24 saatlik movie deal im bitmisti ben de duz televizyon izledim, uyumusum. Kendimi bildigimden sleep e ayarlamistim televizyonu kapatmis canini yedigim. Oda tek kelimeyle muhtesemdi. Yani burada ozelliklerini yazmaya kalksam bir 2 sayfa falan da ona ayirmam lazim ama onu baska zaman artik diye dusunuyorum. Pazar sabah erkenden kalkip kahvaltimi ettim ve Newcastle a donmek uzere tren garina dondum. 2.5 saatlik bir yolculugun ardindan tekrar Newcastledaydim. CS (aushdiuashdiuashd) piknigine daha 1 saat vardi ben de bari kuleye cikayim dedim. Ciktim, orada biraz okyanus gemi memi izledim. Indim geri. Marketin birinden pizza malzemeleri aldim. Hannah, organizatorumuz, hamuru getirecekti biz de istedigimiz malzemeleri getirip pizzalarimizi yapacaktik. Saat 3 te Croatian Wickham Sports Club’da bulustuk. Adamlarin pizza firini var. Sana firini tahsis ediyolar ayirttigin sure kadar ve de pizza tepsilerini diger her sey sana ait. Pizza hamurlarini merdane yardimiyla 30 santimetre capindaki daireler haline getirip mukemmel pizzami yaptim. Parmaklarimizi yedik. Asudhiausdhiausdh. Dunyanin bir cok yerinden bir cok farkli iste calisan insanlarla tanismak ve kaynasmak acisindan mukemmel bir firsat bu piknik olaylari. Greenpeace icin calisani da kizil hac icin calisani da devlette elektrik muhendisligi yapani da enerji etkinligi degerlendiricisi de isi olmayip dunyayi gezeni de orada. Bir ara isi olmayip dunyada gezinen bir Hirvat asilli Avustralyali ile altin madenciligini tartistik. Sonra greenpeace ci ile toptan madencilik i tartistik. Elektrik muhendisi ve mimar dediklerimi en iyi anlayanlardi saniyorum sauhdiausdhiausdh. Arkadasim bir seyin ozunde bir mantik varsa bunu bir sayisal zekanin anlamamasi zor. Asudhaisudhuiahsd. Guzel gecen birkac saatti. Carlton Draught’a burada da selam etmeyi ihmal etmedim. Mesela helm barda 5.50 olan Carlton Draught burada 3.80. Mekanin yeri de fiyatlandirma icin onemli bir kritermis turkiyedeki gibi. Bir seferinde bozuk param cikismadi 3.30 cikti ben de adama ah olmadi dedim 20 dolarlik banknot uzattim. Sorun degil evlat bugun yeterince harcadin zaten 3.30 yeter dedi. Vay babalik sagolasin dedim. Ne zaman istersen gel basimizin uzerinde yerin var manasina gelen seyler soyledi. Tesekkur ederek uzkalastim. Hannah beni metalden yapilmis atmosfere egzost gazi salan arabasiyla sehir merkezine birakti ve oradan otobuse binip eve dondum. Eve donerken kfc ye de ugramayi ihmal etmedim tabii. Ultimate burger ile kendime geldim ve haftasonunu tamamladim.
yetişemedim.
okudum da yorumu daha sonra yapıcam. linklerin hepsine tıklayamadım. hepsini ayarlicam rahat ol sen.
ama ufak da olsa girişimde bir gülücük attırdıysam ne mutlu bana. attırdım mı lan? attın mı? aferin aferin. acun bey!
szuhausdhaushdiuasdh. aferin. gulucukten ziyade siritisimsi bir kahkaha attim. umarim ufak ayrintilara gulmussundur dostum +rep
güldüm lan gülmem mi! baya bi güldüm hem de. ziyadesiyle çok güldüm. ama yoruma daha var! 😀 ya olum uyumadım da ben. ne yapacağımı şaşırdım. çok şeyler yazasım var, bi yandan da yazmayasım var. bilemedim işte. morallerim bozuldu desem yanımda kim olduğunu anlarsın. keşke olsaydı yanımda ibne. yoksunuz lan! püüü size!
haydaaaa. ben de bu adam yatmistir diyorum. hayirdir kuzum nen var? aksam konusuruz sen uyaninca. ok slm mrb asl pls ltf tsk bye!
internette uzun yazmak okunulurluğu azaltıyor diyolar…
bu yazı yazıldığı, daha doğrusu benim yazıyı gördüğüm andan itibaren tereddütlerim var. okusam mı yoksa okumasam mı die. kendimle çatışıyorum. hatta demin ileri gidip ağzımı burnumu dağıttım. sonra düşündüm taşındım ve ''lan a.dilliim işim gücüm yok nie okumuyosam'' dedim ve yazıyı gözlerim sulanana kadar okudum. hatta okurken o gece otelde kaç posta gittiğini tahmin etmeye çalıştım ama bi sonuca varamadım. ama tahminlerim +10 yönünde. yalansa söyle lan. adam olun ilk etapta.
beni okuyan kitlenin, japon konsolosu disinda, uzunluktan oturu okumamayi, yaziya tercih edecegini dusunmuyorum. Japon Konsolosu'nu ise gerekli keywordleri bold yaparak yaziya dahil etmek mumkun de mi kankaaaaaaaaaa? kendine dedigin kisim oldukca gercekci olmus ve onu da tirnak isaretleri arasina alman gercekten kaliteli olmus aisudhfiaushdifuh. neyse hadi isler var yapilacak kactim ben ama once bir de kahve yapayim.
hasiktir lan (anıl&serkan;)
valla sikerler açıkçası, götten hem de (anıl)
anıl bugün biriyle çok fena ilişki kurmuş (serkan)
ters ilişki bile olabilirmiş (anıl)
nappoın? (aykut)
sikerler (serhat&serdar;)
ben pokerde böyle hile yapan adamlar görmedim (serkan)
beni siken var mı? (hülya k.taç)
ken taç dis. dı nı nı nı. dı nı dı nı nı!
benim neden bi parantezim yok hühühühühühüüh
"nappoın? (aykut)"
suradaki kurgulanmis espri kadar sahanesi var mi?
ha +10 vardi gerci bir de guzel ama o yanlis tahmin oysa ki "nappoın? (aykut)" auhuashduahsudhauh. sahane ya!
demek ki 20! (anıl)
anila selam yola devam. (ahmedi nejat)
bu tutmus, bu pisirmis, (deniz gezmis) bu da hani bana hani bana demis.