Hop! Naber?
Evde otur otur bunaldım. Baktım hava da güzel. Giydim Karl Malone t-shirt’ümü, çıktım işe. Doldurdum arabaya karpuzları. Karpuz, karpuz diye bağırıyorum. Meğersem bağırmıyormuşum. İyi ki de bağırmıyormuşum. Arabaya karpuz koymamışım ki! Boş boş dolanıyormuşum dar sokaklarda. Etrafımdakiler bana bakıyordu şaşkın şaşkın. Herkes parmağıyla arkamı gösteriyordu. Herhalde beni tanıdılar, gaçhayım dedim. Koşmaya başladım. Sonra birden durdum ve düşündüm; “beni nasıl tanıyabilirlerdi ki?” Arkama döndüm ve baktım. Otobüs kornaya basıyormuş sürekli. Kulağımda da kulaklık olduğundan duymamışım. Neyse çekildim. Bir teyzeye rastladım. Oğlum gel buraya dedi. Gittim yanına. Karpuz satacaksan yukarıda bir oğlan var, ona söyleyeyim de beraber satın dedi. Şaşırmıştım. Benim karpuz satacağımı nereden biliyordu. Peki teyze dedim. Sonra bir çocuk geldi. Mükemmel renklere sahip bir t-shirt’ü vardı. İlk sorum, yahu bunu nereden aldın oldu. Bana baktı, gülümsedi. Hatta *tsıhheeh* diye bir ses çıkardı. Bunu annem bana yaptı dedi. Başka yerde bulamazsın bunu dedi. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Senin üzerindekinden bende de var dedi. *Mhsseahhss* diye bir ses çıkardım. Ama gülümseyemedim. Aman tanrım bu ses nereden gelmişti peki? Yoksa? Özel tasarım t-shirt’lü çocuk bana sinirli sinirli baktı. Ne biçim bir insansın sen dercesine yüzüme tükürecekti. O an anladım ve onu engelledim. Neden engelliyorsun beni dedi. Ben de bu şekilde bir tükürük yok dedim. Haa doğru diyorsun dedi, sarıldık ve aramızdaki buzları erittik. Saatler ilerlemişti. Artık bu saatten sonra karpuz marpuz satılmazdı. Biz de baklava alıp eve dönelim dedik. Beni evine davet etmemişti ama ben kendimi zorla davet ettirdim. Eve geldiğimizde, odada bir çocuğun uyuduğunu gördük. Oda krem kokuyordu. Bu nasıl bir krem kokusudur dedik kendi kendimize. Daha sonra aynı şeyi düşündüğümüzü anlamışcasına birbirimize bakıp gülümsedik. Bu kez ses de gelmemişti. Sıkı dost olmuştuk. Gel sana kokoreç yapayım dedi. Mutfağa gittik. Bir güzel yedik. Krem kokusu mutfağı da sarmıştı. İçerideki çocuğun kokudan ölebileceğini düşünerek, bıçakla gırtlağını kestik. Böylesinin daha hayırlı olacağını düşündük. Fakat çocuk ölmemişti. Çok şaşırdık. Biraz da ürperdik. Biz ürperince bu da uyandı. *Ohşşş soğuk geldi lan* dedi. Yanımdaki sıkı dostum şaşırdı. Sesin düzelmiş oğlum dedi. Acaba önceden sesi nasıldı? Titremesi soğuktan mıydı? Hem titreyip hem nasıl elleri terli olabilirdi? Bunları düşünerek, otobüse bindim. Evden nasıl çıktım hatırlamıyorum. *Gibagibigagibagabiga* diye bağıran bir adam gördüm. Nereye abi dedi. Eve götür beni dedim. Götür beni evime dedim. Ağlayarak araca bindim. Sağolsun evime bıraktı. Nereden biliyorsun ulan sen benim evimi diye adamı bir temiz dövdüm orada. Sonra girdim eve. Kahve yaptım içiyorum işte.
İyi günler.