Merhaba. Adım Ali Sait Meydey. Kokoreçciyim. Buralarda benden daha iyi kokoreç yapanı bulamazsınız. Varsa buyursun gelsin hodri meydan diyorum…
Evliyim fakat çocuğum olmadı. Kaç tane doktor gezdik, ama maalesef hiç saymadık. O yüzden kaç doktor gezdiğimizi bilmiyorum. Bilen varsa buyursun gelsin hodri meydan. Yoksa sussun otursun kudri meydan…
Neyse, biz de evlat edinmeye karar verdik. İki erkek çocuk edindik, ikisini de okuttuk. Okusunlar diye özel hocalar tuttuk. Hocalar da okudular sağolsunlar. Ama bir fayda etmedi, çocuklarımın gözleri hep başka baktı. Çocuklarının gözleri daha başka bakan varsa buyursun gelsin, hodri meydan…
Yine de eşimle onları çok sevdik. Öz çocuklarımız gibi baktık, büyüttük. Baktık büyütemiyoruz, başladık dövmeye. Çocuk dövmek eğlencelidir, çünkü çocuğun elleri kolları yetmez. Tekmesi yavaştır. Yumruğu pamuktur. Tokadı komplekslidir. Bitse de ağlasam diye düşünür. Halbuki ben öyle mi? Yaradana sığınıp bir koyarım, yere dana düşmüş gibi düşersin. Dayağı yersin! Canın acır, üzülürsün. Sen dizime yattın, ben seni tokatladım. Sonra sen büyüdün. Ben senin dizine yattım, sen beni tokatladın. Bu işler böyledir. Buyur gel hodri meydan…
Ulan deyip duruyoruz, nedir bu hodri meydan deyip sözlüğe baktım. Üzüldüm. Hodri’nin hiçbir anlamı yokmuş. Delikanlı gibi konuşuyoruz derken, manasız manasız saçmalıyormuşuz…
Ben de hodri meydan yerine bedri baykam demeye karar verdim. O da kanlı canlı adam, gelir beni bulur işler karışır. Abidin dino desem; “abicim kim o?” derim. Ne yapsam ne yapsam, hodri meydan diyorum ben yine. Sonuçta herkesçe bilinen bir söz. Eskiden erkekçe diye bir dergi vardı, o da herkesçe bilinmezdi.
Neyse bizim iki oğlan şimdi büyüdü. İkisi de üniversiteye gidiyor. Daha doğrusu, sabah üniversiteye diye evden çıkıyorlar ama genelde köşedeki liseye kadar devam edebiliyorlar. Orta birden terk etmek istediler. Bir vurdum, orda birden “törk” ettiler. Korktum. Sen korkmaz mısın? Korkmam diyen varsa buyursun Audrey Meydan… Bunun da okunuşu benziyor ama tutmaz evet…
Eeeh her boku tutar tutmaz diye mi yapacağız? Audrey demek istiyorsam Audrey derim! Fransa’da tutmuş. Audrey Tuttuou diye filmi bile var. Gidin görün. Kötüyse buyrun gelin beni bulun haydi mercan!
Neyse bizim iki oğlan okumadı. Verdik bir yere çalışmaya başladılar. Eti senin kemiği benim derken ikisini de yemişler iş yerinde. Canımız sıkıldı. Kafamız karıştı. Neşemiz yerine geldi.
İki tane kız çocuk aldık yeni. Onları çok sevdik. Audrey ile Mercan… Ne dersiniz? Hah hah hah evet! Doğru bildiniz!
Bu tam sevdigimiz tarzda olmus. Aferin YÖ’ye. Sari var mi sari?
Aferin! Erkan Ferin’e saygılar. O değil de sarı bu! Ne yapsan alamazsın, bilirsin…
oha üşenmemiş yazmış.
ama “just for the record” söylüyorum umut’çuğumun bu haftaki yazısı da güzeldi, biri de onu yazsa da koysa şuraya ne şahane olur lan :E
daha okumadım onu, çok uzun o hem. üşenirim ona. üşenmeyecek olan varsa buyursun gelsin hodri meydan…
ben begendim..hoşuma gitti aferin.. güldümbir yandan da.. ama çemkirme var deince hep kötü bi eleştiri yapmam gerekio gibi hissediorum.. işte budur yorumlarımın az olmasının sebebi..