– Nerede kalmıştık?
+ Nevresim takımı diyordun!
– Hah! Sıcak bir kış günüydü. Sahilde kumdan kale yaparken gökyüzü birden karardı. Denizden o şey beliriverdi. Kafamı kaldırmamla baygınlık geçirmem bir oldu. Arkadaş sağolsun hastaneye götürdü beni. Yaklaşık 3 saat komada kalmışım. Aslında daha erken uyanmışım ama 3 saat dolsun demişim. Doktor söyledi, daha uyutun beni demişim. Uyanmamla taburcu olmam bir oldu. Taburcu olmamla eve dönmem iki oldu. Eve dönmemle telefonumun çalması da üç oldu. Şimdi bunları karıştıralım sıraya sokalım. Sıradaymış zaten. Olaylar sırayla gelişmiş. Evet telefon çaldı, arayan Acun Bey’di. Merhaba dedim. Merhaba ben Acun dedi. Evet bildim onu dedim. Arkadaşım Christina orada yarışıyormuş. Gençken Balkan Müzik Festivali ’99 da birinci olmuştum. Onunla arkadaş olmuştuk. Hısımlığımız oradan kaynaklanıyor yani. 3 kutu kalmış, beni aramak istemiş. Ne hissediyorsun dedi. Valla az önce hastaneden çıktım yorgunum, kusura bakma dedim ve kapattım telefonu suratına. Sonradan öğrendim ki 1YTL almış. Üzülmedim buna. Benim hislerim kuvvetsizdir zaten. Fiziğim de iyi değildir. İngiltere’ye de bir kez gitsem yüz kez anlatırım. Sonra kapı çaldı. Gelen gideni aratırdı. Hayrola dedim sen bir varlıkmışsın. Gideni aratır diye bir varlık varmış. Ne istiyorsun dedim. Benden gideni aramamı istedi…
Yazar Notu: Bu noktada devreye girmek istiyorum ben. Şalteri indirmiştim yine. Devreye girmem lazım. Bu kadar saçmalanmaz artık. Bu aslında bir yazı dizisi falan da değil yani. Canım sıkıldıkça böyle şeyler yapmaya karar vermiş de değilim. Öyle uyduruk şeyler yani.
Yazar Notu-2: Bu arada bir şeye değinmek istiyorum. Bazı arkadaşlarımdan eleştri aldım. Çok edebi yazıların vardı, onlardan neden yazmıyorsun artık diye. Çok güzel cümlelerin vardı, onlardan neden yazmıyorsun artık diye. (Tamam ikinci cümle olayı abartmak için fazlalık) Cevab veremedim.
Bye!