Sıkıntıdan – 1

Elektrikler kesildi. Kafam da hafiften iyi. Garden State izleyecektim aslında. Ancak olmadı. Ne yapalım, kısmet. Bir de düşüncem vardı benim. Garden State izleyip yazı yazacaktım. Çünkü, “house” artık “home” olmamaya başladı benim için.

Aaa! Evet, bak ben sana söylemedim. Garden State benim hayatımın filmi. Bunu bugüne kadar sadece bir kişiye söyledim. O kişi bunu okuyorsa eminim ki, evet o benim diyordur. Hatta diğer bir kişi de – ki o kişi de kendini hemen bilecektir – bunu öğrenecekti, fakat benim yanımda filmi izlemekten sıkıldı. Hala farkına varmadıysa, film izlerken sürekli ileri sararak sonlarına bakan bir kişi olduğunu söyleyebilirim.

Her neyse, aslında Garden State’den bahsetmeyecektim. Çünkü, henüz izlemedim. Yani 2364. kez izlemedim. Tüh! Hevesim kursağımda kaldı. Onu tekrardan izleyip, size taşınma isteğimi anlatacaktım. Doğup büyüdüğüm yerin artık bana ait olmadığına “kesin olarak” karar verdiğimi anlatacaktım.

Yine bir mum ışığı ve yine kendimle başbaşa kaldığım an. Kağıdımın üzerinde kalemimin gölgesi… Hatta ek olarak, bu yazımı bloguma koyma düşüncesi. Elbette koyacağım. İşin ilginç yanı bir kişinin aklımdan hiç çıkmaması. Bu yüzden kusuruma bakmaması gerek kişi ya da kişiler olduğunu da biliyorum. Bakmayın lütfen. Ek olarak, aklımdan çıkmaması derken; yazı esnasında Garden State’den bahsetmem neden olarak gösterilebilir.

Nedendir bilmem okuyucunun yerine kendimi koydum birden. Ne yazıyor bu dedim. Bunu derken de yazmaya devam ettim. Yazanın da saçmalayan biri olduğunu düşündüm açıkçası. Evet bu benim. Hatta bunlar benim. That’s mine değil ama, that’s me! Yani şu an için. Saçmalayan bir insan olduğumu da biliyorum. Yeri geldiğinde ise gayet edebi, edepli şeyler yazdığımı da düşünüyorum. Gerçi ne kadar güzel yazdığım görecelidir. Ben yazılarımı okurken keyif alıyorum açıkçası. Siz de okuyun ama. ((hihihi))

Bu arada yeri gelmişken; tek bir sıkıntım var. Bu yazıyı okuyan her kim ise lütfen yorum yazsın. İsim belirtmesine gerek yok. Hatta anlamlı cümleler kurmasına da gerek yok. Sadece ne kadar okunduğumu bilmek adına kendi çapımda ufak bir test. Biliyorum, çok alakasız bir yerde istedim bunu. Buraya kadar okuduysanız ve bu isteğime bağlı olarak bir yorum yazdıysanız (isimsiz bile olsa), beni çok mutlu edecektir. Bu da yazı arasında nacizane bir isteğimdi. Nacizane kelimesini okuyup aklına sözlük gelen kaç kişi vardır? Sanırım 1. Onu da buradan anmak istiyorum ve Net Piknik + El Paso hesaplarından ötürü teşekkür ediyorum. Bu teşekkür semboliktir aslında. Yani genel olarak ona teşekkür ediyorum. Var olduğu için. Çünkü, benim için ilk sırada olan insanlardan. İlk sırada olan dediğime bakmayın. Şöyle açıklayayım; 4 insanı ilk sıraya koyamıyorum ve onların hepsini bir yapıyorum. Bir döneme yaymam gerekirse, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite. Hepsi yerli yerinde. ((dil çıkaran smiley)) ((kısaca :p))

Eğer yazıyı buraya kadar okuduysanız bir şey söylemek istiyorum. Bu yazıyı okumak size hiçbir şey katmayacak emin olun. Yani buraya kadar okuduysanız devam etmeme şansınız var. Bu yazı sadece beni biraz daha yakından tanımanıza neden olabilir. Yakından tanıyanlar için ise, vay be demek böyle düşünüyor demenize neden olabilir. ((İkinci düşüncem sadece yazıda bahsi geçenler içindir)) Parantez dışı, bahsi geçmeyenler için de geçerlidir aslında. Ne bileyim belki de kendini onun yerine koyan vardır. Ezik! Pardon, ukala oldum. Ne bileyim, benim muhabbetim iyi yani. Okuyun beni. Home-house ilişkisini, taşınma isteğimi de daha sonra anlatırım size. Söz! Henüz elektrik gelmedi. Anlatırım aslında ama sizi sıkmak istemedim. Yeterince uzun bir yazı oldu zaten.

Görüşürüz!

Not: Kafam hafiften iyiydi. İçimden gelenleri yazdım. Bunu en sona yazdım ki yazıyı bir de bu düşünceyle okursunuz belki. Yazı yazmayı ve siz okuyucularımı seviyorum.
Not2: Testimi unutmayın!
Not3: Elektrikler hala gelmedi.
Not4: A4 kağıdı bitirdim.
Not5: Not4 – A4 Long live 4!
Not6: Bir arkadaşımın mottosuyla son noktayı koymak istiyorum: Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
17.07.2008
02:11

9 thoughts on “Sıkıntıdan – 1

  1. dusundum de bisuru laf kalabaligi yapiyorsun, gercekten okuyana pek bisi katmiyormus gibi gozukuyor, ama akici gidiyor, hep birseyler cikicakmis gibi bir umit veriyo insana derken derken bitiveriyor yazi,, hosst diyip kaliyorsun bu mudur diye:) neyse,, neden gazi mahallesini sevmiyorsun onu da merak ediyorum! sana hitap etmiyormu orasi yoksa baska bir yerin mi cazipligi var da home olarak orayi goruyorsun?

  2. yazılarını okumayı seviyorum. yani sürükleyici. sıkmıyo insanı. yetiyo zaten. gerisini boşver 🙂

  3. pişşt yeni gördüm yazını çalışıyorum ben
    iyi oldu valla eğlendim 🙂
    isim vermem ama madem özgür bırakmışın ehi ehi

  4. gülşah; en azından yazılarımı okumayı sevdiğin hissine kapılabilirim bu yorumunla =) gazi mahallesini sevmemek değil mesele. uzun hikaye ama sen bilmiyosun işte :s benim için gerçek olan home’u buldum sadece.

    fiona; kim olduğunu çözememekle birlikte teşekkür ediyorum =) gerisini boşvermiyim ama, okuyucuyu umursamam lazım ki okunayım di mi ama 😉

    meriç; valla bu yorumu sevdim ne diyim. yani şurda 5 yorum görmek bile beni memnun etti diyebilirim. çünkü özellikle yorum yazmamasını söylediğim bir kaç kişi daha vardı :p

    yvaine; pır pır…

    isimsiz; isim vermemişsin ama anladım seni. iyi stajlar :p eğlen eğlen hep senin için zaten =)

  5. tanışmıyoruz fakat sadece tanımadığın biri de yorum yazabilir bil diye yazmak istedim 🙂 ..ve özellikle hala kağıt-kalem kullanıp sonra onları usanmadan buraya yazan birinin daha var olduğunu bilmemde iyi oldu..:)
    herneyse sadece varım işde..(henüz sadece 2 yazını okudum bilgin olsun 🙂

  6. umm evet benim için şaşırtıcı bir yorum oldu =) kağıt kalem kullanarak yazmanın keyfini başka bir şey veremez diye düşünüyorum. galiba sen de öyle yazıyosun =) umarım var olursun ve diğer yazılarımı da okursun. teşekkürler yorumun için ^^

Leave a Reply