Konusmaya basladik. Ortak noktamiz oldugunu zannetmiyorum -uzerinden haftalar gecmesine ragmen- hala. Dedim ya oylesine biri, oylesine bir kimlik, bir tas. Yolda rastlanilan cinsten, tekme atilip devam edilen cinsten. Tas evet, konusmuyordu da cunku. Belli sorulari sorup cevaplari dinliyordu sadece. Benim ona soru sormaya hakkim yoktu. Sartlarini kabul etmistim cunku sonunda merakimi giderebilecegini soylemisti. Uysal olmusumdur her zaman. “Nereye gelmem gerekiyor?” diye sordum. “Anlamadim.” dedi. Mail diye animsattim, neden sen de katilmiyorsun yaziyordu da. Hatirladigini belirtti. Merakla bekliyordum ama devam alamiyordum. Hatirlamisti ama devami neden gelmiyordu. Bekledim. Bekledi. Bekledik ama birlikte degil. “Biz” degildik ki biz onunla. Sonunda devam etti. Evine cagiriyordu beni. Tanimadigim bir ev. Korktum ilk basta. Cekindim. “Aha!” dedim, “Organ mafyasi sana da musallat oldu Onur.”. Sonra sacmalamaya basladigimi dusundum. Bu kadar da degildi ya. Zaten IM adresimi bulduguna gore bir sekilde -mutlaka bir sekilde- hakkimda birseyler biliyor omaliydi. Gelecegim dedim.
Eve gittigimde, masada su bardagina koyulmus saraplar duruyordu. 6 farkli su bardagi ve 3 farkli sarap. Ikimize de 3’er bardak, farkli cesit sarap. Oyun oynayacagimiz soyledi. O benim bardaklarimdan birine, ben de onun bardaklarindan birine uyku ilaci atip cozecektim ve diger iki bardagi da kopurtmek icin pipetle ufleyecektik ki fark anlasilmasin. Ikinci kural, tek bir bardak secme hakkinin olusuydu ve secimi ben yapacaktim. Ucuncusu ise, karsidakinin de, secimi yapanin icecegi sarap cesidini kendi bardaklarindan secip icmek zorunda olduguydu. Kopurtme ve cozme islemleri tamamlandi. Ortadaki bardagi sectigimde, kendisinin de ortadakini icmek zorunda kalacagindan habersiz gulumsuyordu. Bardaklarin altindan suratlarimiz gozuktugunde bir kahkaha attik ve bilgisayarin ekran koruyucusunun karsisina kol kola oturduk. İkimizin de dusunmesi gereken ekran koruyucunun icine girmek olmaliymis bana soyledigine gore. Kabul etmistim tabii. Bir sure sonra uyuyanin sadece o olmasi beni uzdu. Uyumasi halinde cebindeki zarfi alip acmam gerektigini soylemisti.
Zarfi actigimda cesitli sayilarla karsilastim bir cesit sifrelenmis yazi butunu gibiydi 3 paragraftan olusan. Kodu kirmak pek zor olmadi sadece A harfine 1 yerine 5 sayisini vermisti ve alfabeyi biraz otelemisti. Mektupta genel olarak uyumasi halinde neler yapacagim yaziyordu. Yaptigim sirayla anlatayim ben de.
Ilk olarak kendisini yatagina tasidim. Ardindan onu soydum. Uzerine polar battaniyesini orttum. Goguslerinin tam arasina, vazodaki tek orkideyi alip, kokuyu duyabilecegi sekilde yerlestirdim. Dirseklerinin ust kisimlarina, basucunda durran parfumu siktim ve bana dedigi sekilde yatagin yaninda yerde duran tulumun icine girerek uyumak icin 2’nin kuvvetlerini hesaplamaya basladim. Sanirim 2 uzeri 18’i hesaplarken uyumusum. Kalktigimda, yatakta kimse yoktu fakat iceriden muzik sesi geliyordu. Edith Piaf sevdigini dusunmemistim dedim yanina gittigimde. Muzikten rahatsiz oldum icin uyanmadigimi umuyormus. Hayir dedim, aksine, kadindan hoslandigim icin kalktim. Bunu duymanin kendisini sevindirdigini soyledi. Hala ciplakti. Sanirim havanin ilik olmasi cesaret veriyordu kendisine. “Bira getirir misin lutfen dolaptan, kendine de al ama.” dedi. Hemen dolaba yoneldim. Geldigimde oda bostu fakat muzik hala devam ediyordu. “Sous le ciel de Paris” diye bagirdi ayni anda Bayan Piaf ile. Sesi yatak odasindan geliyordu. “Biralari birak simdi, gel uzan.”. “Paris’in gogune baksana, bizim yatak Paris olmus megerse.” dedi.
Boynunu optum, ardindan da o benimkini. Paris’in gogu altinda sevistik. Paris’in gogu altinda uyuduk. Okula dondum. Paris’ten cok da farkli degildi yatagim, sadece uzerimde Sonmez’in kici vardi Paris’in gogunden farkli olarak. Ranzalarda hayal kuramiyormus insanlar bunu anladim. Ertesi gun ve daha sonrasinda kendisinin IM adresini hic erisilebilir gormedim. Hayatima girmis ve cikmisti. Oylesine biri, tas gibi. Iki anlamda da. Sanki haftasonunu Fransa’da gecirmistim de ulkeme donmustum.
denemecan’ın ilk postudur bu blog açıldığından beri. sayılır. neyse neyse, denemecan’ı bir nevi benim bir kopyam olarak düşünün. evet, o ben değilim ama olsun.
ayrıca denemecan diye nick olmaz. biraz daha yaratıcılık ya!
copycat! holy shit!