Bütün gün hiçbir şey yapmadan oturdum. İzlemekten başka hiçbir şey demeliyim. İnsanları gözlemledim ben bugün. Yakın çevremdeki insanları ve ne kadar garibim bunu farkettim. Kalabalığın içinde ben olabiliyordum, herkesleyken kimsesiz ben olmak diye düşündüm sonra. İyi de bunu herkes yapabilir dedi bana dış sesim. Hayır, hayır herkes yapamaz bunu. Sadece iyi çocuklar ve alkolikler. Ya da alkolikler demeyelim de ayık olmayanlar diyelim. Şarap içtim ben bütün gece. Düşündüm. Neden böyle diye. Düşündüm. Bir sonuca varamadım. Bir kaç nöronu daha birbirine bağlasın diye 3. şişeyi açtım. Onu da bitirdim. Nöronlarımda bağlanacak uç kalmamıştı. Ben artık evrenin bir parçasıydım. Geleceğimi, geçmişimi görüyordum. Aynı anda hem bendim hem ben olacaktım. Improbable.
Turşu suyu. Şimdi elimde turşu suyum. Ben şimdiyim. En son alkol damlası boğazımdan geçeli 3 saat olmuş. Turşu suyu da iyice susamak için. Ayrıca tadını seviyorum. Your taste’s like strawberry diyemem ama turşu suyuna çünkü o kate değil. Çünkü o sen değil. Ben senin tadını bilemiyorum. Ben seni sevmeye çabalıyorum. Çabalar, alkol ve turşu suyu. Az sonra da şalgam suyu içerim cila olur. Renkli bir mideden iyisi yoktur zaten. Midesinde kelebekler uçuşan biri aynı zamanda renkli mideye sahipse tadından yenmez. Tadından yiyemiyorum. Senin olamıyorum. Üzülüyorum. Turşu suyumla mutluydum. O da bitecek. Ayni sen gibi. Tükeneceğiz demiş Sezen Aksu. Tükendik. Turşu suyum bitti. Daha çok üzüldüm. Seni sevdim. Seni Seviyorum. Seni seveceğim. Kahretsin N.E.S.T.A, seni seveceğim!
Muse – Unintended eşliğinde yeniden okunmasi şart olan bir yazıdır. Hatta 2. okuma bittikten sonra bir de, şarkı, sözlerine iyice odaklanarak yeniden dinlenmelidir. Bilekler enine değil, boyuna kesilmelidir. “mtao”
(!)..