Nedir mull? Bilen var mı? Vardır elbet, içinden cevabı bile vermiştir şimdiye.”Lale mulldür”
İçimizi ısıtır. İçeriz onu, daha da ısıtır. Çekeriz yutağımıza doğru, “oh!” der beyin, daha da istiyorum, al onu da kafanın içinde bir yerlere. Yutağında başlasın, tuvalette son bulmayacak nasılsa, içebildiğin kadar iç şarabı. Mull…
Yalan, senin en çok bakışını sevdim.
“Gözleri ela, bakışı sarhoşça.
Yabancılarla bildik de aşıka
karşı yabancı.!”
Sarhoş bakarım ben, içiyorum seni, içiyorum mulled wine, bir de şiir yazıyorum elimde kadehim.
İçiyorum seni,
yabancıları tanımıyorum.
İçiyorum seni,
Cesaret tavan yapıyor.
Bir daha göremeyeceğim nasılsa onları,
Bildik oluyorum.
İçiyorum seni,
Korkum artıyor.
Çünkü senin yanındayım.
Ya seni ürkütürse söylediklerim?
Ya seni içemezsem bir daha?
“Senin korkunç alfaben
bedeninde başlıyor”
“Sana çok az kişinin anladığı
büyük bir gerçek anlatayım.
İnsan ruhunun en büyük zaferleri
ve en büyük başarıları kimsenin
bilmediği ve tahmin edemediği şeylerdir.
İnsanların en büyük zaferlerini tıpkı
vahşi çiçekler gibi kimse bilmez, görmez.”
ve ardından
“Yabanıl anemon çiçeğiyim
bana dokunma”
Çiçeğim en büyük zaferimsin. Sen benim kraliçemsin. Bu yazının bir sonu yok belki. Ama bu da başka biri için hazırlanmış bir oyun…
“Gerçekten biliyor musun?
Benim seni aklımla izlediğimi bilmiyor musun?”
“Birbirlerine yüzlerce yeni ad
vereceklerdir ve hepsini yeniden
alacaklardır birbirlerinden, yavaşça,
küpe çıkarır gibi.”
Kumru olalım, geyik olalım, penguen olalım, karınca olalım, kuğu olalım, yunus olalım.
“I didn’t exist.
Ben de.”
Birlikte olalım mı?
Kumrulaşma halini yakalayamıyoruz biz.
Sadece birlikte olalım.
Birlikte oldukça varız.
Sensiz yokum.
Ben de!