“I loved you,
And i probably still do,
And for a while the feeling may remain…
But let my love no longer trouble you,
I don’t not wish to cause you any pain.”
Bir önceki şiir ile çelişiyormuş gibi görünüyor değil mi? Peki ya anlattıkları? İkisinin de aynı şeyi anlattığını hepimiz görebiliyoruz değil mi? Her ne kadar Pushkin’in bu şiiri ingilizceye farklı farklı bir sürü şekilde çevirilmiş olsa da ana fikir bu. Rusça bilenler için, şiirin adı “i loved you”. Belki okuduktan sonra bize de bir çevirisini yaparlar. Bir de türkçesini okumuş oluruz. Her neyse efendim, yazmak istediğim bu şiir hakkında aslında pek bir şey yok, ama yine de bana hissettirdikleri önemli. Bir önceki L&M; alıntısının üzerinde yerini bulması da tamamen bir tesadüf sonucu oldu. İyi bir tesadüf… Biz bu tesadüfe Beliz diyoruz. Bel iz. Belleğimizdeki iz yani. Hayatımızı yönlendiren bilinçaltımızın izi, yapacaklarımıza yaptıklarımızdan şekil veren belleğimizdeki iz.
Seni sevdim… Ölesiye. Evet, belki çok klişe, çok ağır abi lafı “ölesiye sevmek”, ama ben kavram olarak kendi başına bırakmadığımı düşünüyorum, içini doldurdum “ölesiye”nin.
Sen beni sevmedin, hayatıma son verdim. Yeniden doğdum biliyor musun? Ben senin geri dönen bebeğinim çünkü. Hep seni seveceğim, hep de öleceğim. Sen beni sevemeyeceksin ama, sevgim sana acı verecek ve sen sadece benim bu karşılıksız sevgim altında ezildiğin için yüzüme bile bakamayacaksın, yo yo, bakmayacaksın! Ölümüme terkedeceksin beni! Daha önce pek çok kez yaptığın gibi. Acı vereceksin bana, acı verdikçe de daha çok aşık edeceksin kendine. İşte bu yüzden geri dönüşümlü bebeğinim ben. Acıyla ölen, acıyla doğan. Hem de kendi küllerinden. Zümrüdüanka da olabilirdim. İnsan olmayı seçtim. Seni sevmem gerekiyor çünkü. Bütün o özgürlüğü, kutsallığı sana tercih etmedim ve ben tekrar yanmaya hazırım. Kartalım ben, insan kartal. Uçmaya hazırım, koordinatlarımı veremeyeceksin sen yuvam. Yere çakılıp öleceğim. Seni yine de seveceğim.
I loved you,
And i probably still do!
tesadüf olmaktan acaip derecede mutlu ve mesuuutum efemmm… 🙂
siz böle gzl şeyler yazıosunuz, alfabemle ben mahçup oluoruz ama…